Bursaspor: Devrik Şampiyon

Hep denedin, hep yenildin. Olsun, yine dene, yine yenil, daha iyi yenil.” demiş Samuel Beckett. Bursaspor ise hep denedi, hep yenildi ama hep daha kötü yenildi. Aslında Bursaspor hakkında sözün özü bu.

4 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye’nin en büyük kentlerinden Bursa’nın incisi, Bursaspor’un hikayesi. Devlere kafa tutan, milyonu aşkın taraftarıyla Türkiye’nin 5. büyüğü, Vakıfköy akademisi ile Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırmış Bursa futbolunun bugünlerdeki keskin düşüşünü inceleyen bu yazı, Bursa futbolunda söz sahibi birçok gerçek ve tüzel kişiye eleştiri içeriyor, bir kulübün nasıl yönetilmeyeceğine dair ipuçları veriyor ve adeta bu süreçte futbolu düşerken basketbolu yükselen şehir Bursa’nın spordaki 10 yıllık kısa tarihine ışık tutuyor.

1 Haziran 1963- Akınspor, Acar İdman Yurdu, Demirspor, İstiklalspor ve Pınarspor isminde 5 amatör takım birleşerek şehrin adını taşıyan bir profesyonel takımı, Bursaspor’u kurdular.

15 Mayıs 2004- Bursaspor, 37 yıl sonra Süper Lig’e veda etti.

1 Mayıs 2006- Bursaspor, yeniden Süper Lig’e yükseldi.

16 Mayıs 2010– Bursaspor Futbol Takımı, son maçta taraftarının önünde Beşiktaş’ı 2-1 mağlup ederek, rakibi Fenerbahçe’nin bir puan önünde Turkcell Süper Lig şampiyonu oldu ve gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’nde doğrudan gruplara katılma hakkı kazandı.

14 Eylül 2010- Bursaspor Futbol Takımı, Şampiyonlar Ligi arenasında ilk maçına Valencia karşısında çıktı.

7 Mayıs 2013- Bursaspor’un şampiyon başkanı İbrahim Yazıcı ani bir şekilde aramızdan ayrıldı.

11 Mayıs 2022- 2014 yılında kurulan, kısa bir maziye sahip ve oldukça kısıtlı bir bütçeyle yola çıkan, Frutti Extra sponsorluğundaki Bursaspor Basketbol Takımı, Avrupanın en büyük ikinci kupası olan Eurocup finalinde Bologna’ya 80-67 mağlup olarak sezonu Avrupa ikincisi olarak tamamladı.

14 Mayıs 2022- Bursaspor Futbol Takımı, TFF 1. Lig 35. Hafta karşılaşmasında deplasmanda Bandırmaspor’a 4-2 mağlup olarak matematiksel olarak ligde kalma şansını kaybetti ve bir sonraki sene TFF 2. Lig’de mücadele etmeye hazırlanıyor. Bursaspor’un mevcut borcu ise tahmini 1 Milyar Türk Lirası.

“Bu Şampiyonluğu Gördüm, Artık Rahat Ölebilirim.”

Necati Akgün

Bursaspor mirasının en önemli kilometre taşı şüphesiz 2010 yılında gelen şampiyonluktu. Küme düşen, tekrar yükselen, tarih boyunca inişli çıkışlı grafikler çizen Bursaspor, “Adı aşk bu eziyetin.” sloganını mıh gibi tribüne kazımış taraftarıyla, özkaynağını tecrübeyle harmanlayarak, hırsla, inançla, Ertuğrul Sağlam’ıyla, film tadında bir sona sahne olan 2009-10 sezonunu şampiyon tamamladı. Kulübün kurucularından olan Necati Akgün’ün yaşlı gözleriyle dilinden dökülenler ise Bursaspor taraftarının duygularını özetler nitelikteydi; “Bu şampiyonluğu gördüm. Artık rahat ölebilirim.”

Anadolu’nun yeşil incisi, bir sonraki sezon kadrosunu kısmen korumayı başardı, eksik mevkiilere ise ligde ve Avrupa’da isim yapmış bazı futbolcular transfer edildi. Güney Amerika pazarında da bazı başarısız denemeler yaptıkları söylenebilir. Bir önceki sezonla aynı dramatiklikte bir sona sahip olan yeni sezonda şampiyonluk yarışından uzak kalsalar dahi ligi 3. sırada tamamlayıp zaman zaman Şampiyonlar Ligi’nde rakiplerine zorlu anlar yaşattılar. Takip eden 2 sezonda da takım Avrupa’da elemelerde boy gösterdi ve bir kez Türkiye Kupası finalinde sahne aldı. Şehir için bu, sürdürülebilir bir başarının ayak sesleri anlamına geliyordu. Çok uzun bir süre geçmeden şehir yanıldığını anlayacaktı.

Bursaspor’un çöküş hikayesini şampiyon başkan, taraftarın “Tarih Yazıcı” diye bağrına bastığı İbrahim Yazıcı’nın ani bir şekilde aramızdan ayrılışıyla başlatmak doğru olacaktır.

İbrahim Yazıcı’nın vefat ettiği tarih olan 7 Mayıs 2013 yılında Bursaspor, Süper Lig’de şampiyon olmuş, Şampiyonlar Ligi’nde Türk Futbolunu temsil etmiş, Avrupa tecrübesi kazanmış, gelir-gider dengesi yerinde, şehir içinde birçok mal varlığına sahip, gerek kadro kalitesi, gerek oluşturulan kültür ile de Türkiye’nin beşinci büyüğü apoletini sonuna kadar hak eden bir görünüm çiziyordu. İbrahim Yazıcı zamanında yapılan anlamsız ve etkisiz birçok transfer de oldu elbette, ancak başkanın kulübün içinde dış etmenlerin, futbolcu menajerlerinin ve siyasetin etkili olmamasında gösterdiği hassasiyetle bu transferlerden doğan harcamaların bütçeye etkisini minimumda tutmayı bir nebze de olsa başarmıştı. Öyle ki, her fırsatta tasarruf olgusunu ön planda tutan başkan Yazıcı yönetimindeki Bursaspor’da yeni transferlerin uçak biletleri dahi, uçuş kartında biriken mil puanlarından alınmaktaydı. Bu arada siyaset vurgusu yapmışken, İbrahim Yazıcı’nın eski bir siyasetçi olduğunun da altını çizelim. Zira, bir siyasetçinin sporun içinde bu olgunun ne denli zararlı olduğunu bilerek kulüp çizgisinden uzakta tutma çalışmalarının, ondan sonraki dönem için ne kadar önem arz ettiğine yazının devamında sıkça değineceğim.

“Şampiyonluk için kırk altı yıl daha beklemek, her yıl en az iki genel kurul yapmak, en az iki teknik adamla çalışmak ve en az on milyon lirayı sokağa atmak istiyorsanız bana oy vermeyin.”

İbrahim Yazıcı

Haziran 2012’de yaptığı seçim konuşmasında bu sözleri sarf etmişti Yazıcı. Tarihler 18 Haziran 2013′ü gösterdiğinde, vefatından neredeyse 1 ay sonra yapılan kongrede; 2120 delegenin 791’inin oyunu alan, daha önce de kulüpte başkanlık yapmış, şehrin ileri gelen sanayicilerinden Erkan Körüstan Bursaspor başkanlığı koltuğuna oturdu. Bundan sonra Bursaspor’da olacak olanlar, Bursaspor’un efsane başkanı Yazıcı’yı hiç de haksız çıkarmayacaktı.

TİMSAH ARENA MESELESİ

Bu konunun bölünmemesi gerekiyor zannımca. Zira yeni bir stadyum bir kulübü ne kadar kötü etkileyebilirse, bu stadyum Bursaspor’u o kadar kötü etkiledi. Timsah Arena meselesi sürecin başından itibaren tüm yönetimlerin ve en önemlisi Bursa siyasetinin ortak bir işgüzarlığı olarak literatürde yerini almayı hak ediyor. Bursaspor’u yıllarca oyalayan, gelirlerini düşüren ve dolaylı yoldan borçların artmasına bir sebep olarak gösterilebilecek ve halen daha kapanmamış bir mesele bu. O yüzden bir nefeste süreci anlatacağım ve bir daha yazı boyunca pek fazla bu konuya değinmeyeceğim.

2011 yılında ihaleye açılan ve 450 günde teslim edilmesi beklenen Bursaspor’un yeni stadyumu Timsah Arena 2015 senesinin sonunda Bursaspor’a evsahipliği yapmaya başladığı sırada, stadyumun inşaası henüz tamamlanmamıştı. 2022 yılına girdiğimizde stadyumun çevre düzenlemesinin halen daha devam ediyor. Velhasıl bu stadyum meselesi, yılan hikayesine dönen ve Bursaspor’a çok kan kaybettiren bir mesele.

2011 yılında dönemin belediye başkanı Recep Altepe, televizyonlarda kanal kanal gezmeye ve yeni yapılacak stadyum hakkında çeşitli bilgiler vermeye başlamıştı. Önce bu stadyumun eskisinin yerine yapılacağını iddia etti, ardından sponsor aramaya başladı. Sponsorların isminin stadyuma kazılı olacağını söylüyor ve Bursa markasını kendi markalarıyla birleştirerek büyütebileceklerini öne sürüyordu. Bursaspor’un 100 yılına etki edecek, her zaman yaşayan bir stadyum projesi hedefleriyle de cümlelerini süslüyordu kendileri. Ancak zaman içerisinde bu söylediklerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Aynı zamanda Bursaspor’a bir katma değer katacağını, gelirlerin büyük bir kısmının Bursaspor’a aktarılacağını belirtse de zamanla bu durumun çok farklı olduğu anlaşılacaktı. Yıllarca stadyum gelirlerinden faydalanamayan Bursaspor henüz bitmemiş bir statta maçlara çıkmak zorunda kaldı. Çevre düzenlemesi yapılamadığı için “mabedin” altındaki işyerleri kiraya verilemedi, Bursaspora hiçbir gelir aktarılamadı. Nihayetinde isminin Bursa Büyükşehir Belediye Stadyumu olarak değiştirilmek istenmesi, şehirde kıyameti kopardı. Şu anda Timsah Park olarak Bursaspor’a ev sahipliği yapmaya devam etse de, Bursaspor’un bu gidişatı sonrası kulübün bile isim değiştirmesi, devredilmesi gündemdeyken (Taraftar buna kati suretle karşı çıkıyor.) daha ne kadar böyle kalabilir, merak konusu. Ancak siyaset, Bursaspor’a en büyük darbesini bu stadyum ile vurmuştur desek pek de yanlış olmayacaktır.

“Hayatın sırrı, çok çok fena kandırılmanın zevkini takdir etmektir.” Der Oscar Wılde.

Körüstan koltuğun yeni sahibi olduğunda, Bursa’da karamsar bir havanın olduğu söylenemezdi. Aksine kulübün dinamiklerini bilen, maddi yönden bu kulübe çok şeyler katabilecek ve Legacy’i devam ettirebilmek adına en uygun ismin göreve geldiği genel kanı olarak dimağlarda yer alıyordu. Göreve geldiği 2013-14 sezonu öncesi satılan 22 bin kombine bilet de bunu destekler nitelikteydi. Ancak, başkanın kısa Bursaspor macerası, adeta Wilde’a nazire yapar nitelikte olacaktı.

Burada hikayeye ara vererek bazı tanımlamalar yapmak istiyorum. Benim nezdimde Türk Futbolunda herhangi bir takımın başkanlık koltuğuna oturmanın üç temel sebebi vardır. Bir kişi gönülden bağlı olduğu takımına maddi manevi gösterebileceği desteğin en üst seviyesini bu makama gelerek gösterebilir. Bu birinci sebep. İkinci sebep ise kişinin şehirde ismini duyurmak, tabiri caizse reklamını yapmak istemesi, ki Anadolu topraklarında bu örneklerden tonlarca sayabilirim. Bir de şehrin ve bir kesimin siyasi emeller dolayısıyla kulüplerin içine yerleştirdikleri, koltuk kapmaca oynayanlar vardır tabii ki. Nam-ı diğer piyonlar.

Erkan Körüstan açısından durumu değerlendirecek olursak, bahsettiğim ilk tanıma pek fazla uyduğu söylenemezdi. Bu işi yapacak enerjiyi, canlılığı ve basireti bir türlü ortaya koymuyor, koymak istemiyor gibiydi deyim yerindeyse. Ancak reklam ihtiyacı olan bir figür de değildi. Zira daha önce de bahsettiğimiz gibi hem geçmiş yıllarda başkanlık görevi üstlenmiş hem de Bursa şehrinin ileri gelen sanayi aktörlerindendi. İşte bu durum bizi üçüncü sebebe götürüyor; “siyaset.” Hemen bir küçük dipnot vermek, hatırlatma yapmak istiyorum. Daha önce Yazıcı döneminde şehrin siyasilerinin camia içerisinde aktif rol oynamadığını, daha doğrusu Yazıcı ve ekibi tarafından etkinliklerinin kısıtlandığını söylemiştik. Öyle ki Yazıcı o dönem, yeri geldiğinde dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile yeni yapılacak stadyumun gelirlerinin Bursaspor’a katkısı konusunda çok ciddi fikir ayrılıkları ve tartışmalara girmişti. İşte tam olarak Yazıcı sonrası ortamda, Bursa şehrinin siyasi ayağına sahne fırsatı gelmişti. Şimdi geriye dönülüp o döneme bakılınca siyaset; Altepe’ye yakınlığıyla bilinen Erkan Körüstan’a adeta görev tebligatı göndermiş gibiydi .

Geldiği gün, sonraki tüm yönetimlerin yapacağı gibi selefini suçladı başkan. Bursaspor’un kasasında 25 milyon TL’lik bir açık bulunduğunu iddia etti. Bir önceki yönetim azalarından ise bu iddiaya şiddetle ret yanıtları yağdı. İşe koyulduğu günden çok kısa bir süre sonra eski yönetimle atışarak işe başlayan Körüstan için hem sportif anlamda, hem de yönetimsel anlamda işler yolunda gitmedi. Yapılacak olan yeni stadyum konusunda bir türlü camia yararına adımlar atamayan başkan, zaten önceki yönetime attığı suçlarla çektiği tepkiyi iyice alevlendirdi.

Sportif açıdan ise teknik direktör Hikmet Karaman’ın erken ayrılığı sonrası Christoph Daum yönetiminde hiç de azınsanmayacak paralar harcanarak kurulan; Taye Taiwo’lu, Sebastian Frey’li kadro sonuca gidememiş, beklentilerin epey uzağında kalmıştı. Bu da yetmezmiş gibi takımın yıldızı, ligin en önemli futbolcularından, “süper bücür” Pablo Batalla ile Daum arasında iplerin gerilmesi ve bu sürecin kötü yönetilmesi sonucu Batalla’nın takımdan ayrılması, taraftar nezdinde yönetimin kredisini iyice tüketmişti. Bursaspor camiası ise kimseye Yazıcı yönetimi kadar kredi vermezdi zaten. Hele ki Türk Futbolunda siyasetin bitirdiği nice örnekler karşılarındayken, ne taraftarda, ne camiada kimsenin siyasi bir figüre tahammülü yoktu. Daum Mart ayında görevi bıraktı, yerine geçici olarak sezon sonuna kadar İrfan Buz getirildi. Devre arası yapılan Fernandao transferi ile takım biraz hareketlendi ve ligi 8.lik koltuğunda tamamladı ancak kulüp için sezonun belki de tek artısı, Ozan Tufan ve Enes Ünal gibi genç isimlerin as takıma dahil edilmesiydi. Camia seçim istiyordu. Nitekim kongre kararı alındı, başkan ise bu seçimde aday olmayacağını açıkladı. Kısa Erkan Körüstan dönemi, bu şekilde sonuçlanmıştı.

Bu esnada kasadaki açık da giderek büyüyordu. Yönetim 30 Milyon TL gibi büyük bir miktar kredi çekmişti. Erkan Körüstan’ın yönetimde olduğu 2013-14 sezonunda transferler genel olarak sözleşmesi biten bedelsiz yıldızlardan oluşsa da, menajerlerine harcanan dudak uçuklatacak cinsteki miktarlar, karşılıkları alınmadığı için kulübe bir borç yükü oluşturmuştu. Sözgelimi, Frey ve Taiwo’nun toplam yıllık ücretleri 3 milyon euro’yu aşkındı ve bu oyuncuların menajerlik şirketlerine 1 milyon euro gibi Bursaspor için absürt bir rakam ödenmişti. Fernandao ve ailesinin tüm uçak ve sağlık masrafları kulübün kasasından karşılanmış, devre arasında Batalla yerine kiralanan Renato Caja’nın menajerine ise 150 bin euro ödenmişti. İşte burada şu ifade edilebilir ki, menajerlerin ve diğer dış etmenlerin kulüp içerisine iyice sızması, zaman içerisinde ise kulübün bir menajer oyuncağı (Bursasporlular bu ifademi bağışlasınlar.) haline gelmesi bu sezonla başlayacaktı. Zira o sezon menajerlik komisyonları, Bursaspor tarihinde görülmemiş bir biçimde %5’lerden %30’lara yükselmişti.

Bursaspor Basketbol’un Doğuşu

Yazının ilerleyen safhalarından adından çokça bahsedeceğimiz Bursaspor Basketbol Takımı 2014 yılında, tam da bu dönemde, Sezer Sezgin’in girişimiyle kuruldu. Takım, profesyonel liglere Türkiye Basketbol 3. Ligi’nden (TB3L) dahil oldu. Bu noktadan sonra Bursaspor Futbol Takımı’nın önlenemez çöküşünü anlatırken zaman zaman Basketbol Takımı’nı bugünkü popüler konumuna ulaştıran yapılanmadan da bahsedeceğim.

Çölde Bir Vaha Gibi- Şenol Güneş Bursaspor’u

Haziran 2014 yılı olağanüstü genel kurulunda yapılan seçimde yeni başkan Recep Bölükbaşı oldu. Bu noktada Recep Bölükbaşı yönetiminin ilk dönemini sportif ve finansal tablo olmak üzere ikiye ayırmak en doğrusu olacaktır.

Bölükbaşı, Göreve geldiği gibi Şenol Güneş’i takımın başına getirerek, yarışmacı bir takım kurmak ve Bursaspor’u tekrar şampiyon apoletine yakışır bir noktaya taşımak gibi bir misyonunun olduğunu belli etmişti. Fernandao takımda bir sene daha kiralık olarak tutuldu, Hücum hattına Cedric Bakambu, orta sahaya ise yıldız isim Belluschi’nin yanına Bakaye Traore gibi isimler transfer edildi. Josue, ve Samuel Holmen gibi isimlerle de kiralık olarak anlaşmaya varıldı. O sezon Bursaspor ligi 6. sırada tamamlasa da, başaltı olarak gösterilebilecek takımlar içerisinde en heyecan verici futbolu oynayan ekip konumundaydı. Fernandao 22 gol ile gol kralı oldu, takımın kanatları Bakambu ve Volkan Şen gösterdikleri performanslarla daha büyük kulüplerin yollarını tuttular. Takım, Türkiye Kupasında ise finale kadar çıkmış ancak kendi evinde oynadığı finalde Galatasaray’a 3-2 ile boyun eğmişti. Ayrıca sezon sonu büyük bir transfer yapacak olan Bakambu bu kupayı 8 golle gol kralı olarak tamamlamıştı. Sportif açıdan elbette başarısız bir sezon gibi görünmüyor, hele ki o sezon Bursaspor’un oynadığı hücum futbolunu hatırlayanlar demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır.

Finansal tabloya dönecek olursak, işlerin yine yoluna girmediğini, hatta daha da kötüye gittiğini söylemek yanlış olmaz. Bursaspor söz konusu bu sezonda borçlarına borç katmaya devam etti. Önceki yönetimin çektiği 30 milyon euro’luk kredinin üstüne mevcut yönetim bir kredi daha çekti. 90 milyon tl borcu, 46 milyon tl de yıllık geliri bulunan kulübün toplam cari açığı 44 milyon tl olarak açıklandı. Ayrıca bu sezonun ortalarında, Bursaspor kulübü Finansal Fair Play kriterlerine yerine getiremeyerek 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası aldı.

Ufak bir hatanın cezasını, kıyamete kadar çekersin.

Lev Tolstoy

Her ne kadar ardından gelen yönetimlerin sportif açıdan Bursaspor’u dönemsel olarak bile daha iyi noktalara getirdiği söylenemese de kulübü asıl borç batağına sürükleyecek şaibeli kararlar bu dönemde alındı. Bu kararlar Bölükbaşı için de Bursaspor için de sonun başlangıcı niteliğindeydi.

Sportif anlamda ilk hayal kırıklığı, son yılların en iyi sezonunu geçiren Bursaspor’un kaptan köşkündeki ismin; Şenol Güneş’in elde tutulamaması oldu. Bir önceki sezonu gol kralı olarak bitiren Fernandao için ilk görüşme opsiyonu Bursaspor kulübündeydi. Kendini kanıtlamış ve uzun vadede de katkı sağlayabileceği düşünülen Fernandao, 3 Milyon euro gibi bir bedel verilerek Bahia kulübünden alınmadı. O sezon aynı bedeli ödeyen Fenerbahçe, Fernandao’yu renklerine bağladı. Şenol Güneş ise Beşiktaş’ın teknik direktörlük koltuğuna oturmuştu. Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı o sezona damga vuracak ve şampiyonluk ipini göğüsleyecekti. Fernandao ise Fenerbahçe formasıyla o sezon Robin Van Persie ile paylaştığı forvet rotasyonunda, kısıtlı süreler almasına karşın 16 gollük oldukça iyi bir performans göstermişti.

Takımdan ayrılan isimler bunlarla sınırlı değildi. Cedric Bakambu o sezon 7.5 milyon euroya Villareal ile sözleşme imzalarken, Ozan Tufan 7 milyon, Volkan Şen 2.5 milyon, Şener Özbayraklı 1.5 milyon euro karşılığında Fenerbahçe’ye gönderildi. Takımın genç yıldızı, Vakıfköy’ün son ürünü 17 yaşındaki Enes Ünal ise 4.5 milyon euro karşılığında Manchester City’nin yolunu tuttu. Bursaspor en önemli yıldızlarını kaybetmişti ancak karşılığında da 23 milyon euro gibi Bursaspor için oldukça büyük bir miktarda para kazanmışlardı. Peki Bursaspor transferde ne yaptı, kısaca açıklayalım.

Geminin dümeni Bursaspor taraftarının gönlünde taht kurmuş, şampiyonluğun belki de en büyük mimarı Ertuğrul Sağlam’a teslim edildi. Toplamda bonservis ödemelerine aktarılan kaynak 7.5 milyon euro oldu. Avrupa’nın tanınan forvetlerinden Tom De Sutter ve Tomas Necid kadroya dahil edildi. Miroslav Stoch kiralandı, Josue bir sezon daha takımda tutuldu. Sezon başı “çilek” transfer olarak ise Balasz Dzsudzsak 1.5 milyon euro karşılığında Bursaspor’a katıldı. Sezon ortasında ise kadroya taraftarın sevgilisi Batalla geri döndü. Ricardo Faty, Hajime Hosogai, Luis Advincula ve tecrübeli stoper Tomas Sivok gibi isimlerle takım iskeleti yeniden şekillendi.

Oldukça yeni bir takım görüntüsü çizen Bursaspor ligde istediği sonuçları alamadı. Bu kötü görüntünün sorumlusu olarak gösterilen Ertuğrul Sağlam, devre arasını göremeden takımdan gönderildi. Bu hususta yönetim ve camianın yanısıra, taraftara da bir eleştiri getirmenin doğru olacağını düşünüyorum. Zira Bursaspor taraftarının takımlarına duydukları yoğun sevgiden olsa gerek, her ne kadar takımınlarını hiçbir koşulda yalnız bırakmasalar da kriz zamanlarında oldukça acımasız olduklarını söylemek abesle iştigal olmaz. Ertuğrul Sağlam’a yönelik tribünlerden yükselen istifa söylemleri, zaten sezon başı kadro planlamasında popülist davranan yönetimin yine popülist bir yaklaşımla hocayı takımdan göndermesine sebep oldu. Yerine ise bir sene önce Galatasaray ile şampiyonluk ipini göğüsleyen Hamza Hamzaoğlu getirildi. Ancak Hamzaoğlu da takımın kötü gidişine çare olamadı. O sezon bir süreliğine de olsa küme düşme korkusunu uzun yıllar sonra ilk defa hisseden Bursaspor, ligi son haftalarda topladığı puanlarla 11. sırada bitirdi.

Bu noktada mali tablo ve yönetimsel konulara dönmek gerektiğini düşünüyorum. Recep Bölükbaşı, Bursaspor başkanlığı boyunca birçok ihaleye fesat karıştırmakla suçlandı. Bununla birlikte 30 milyon TL kira bedeli bulunan bir benzinlik arazisini, yönetimde bulunan bir üyeye 7 milyon TL karşılığında kiraya verdi. İşin magazin kısmını bir kenara bırakırsak, transferlerden elde edilen gelir doğru harcanmadı, bonservis ve maaş harcamaları devam etti. Menajerlere para akıtılmaya devam edildi. Kendisini 2016 Ocak ayında kongreye götürecek bu kararlara ve aksiyonlara imza atarken, kulübün borcu 274 milyon TL seviyesine ulaşmıştı bile.

Bu esnada şehrin basketbol takımı, o sezon TB2L’de mücadele eden Bursaspor, final grubu müsabakaları sonucunda kendisini bir üst lige atma başarısını göstermişti. Futbol takımı düşmeye, basketbol takımı ise tırmanmaya devam ediyordu. Durmazlar firması 2016 yılında takıma sponsor olarak, takımın ismini Bursaspor Durmazlar şeklinde değiştiriyordu. Sezer Sezgin önderliğindeki Bursaspor Durmazlar’ın bu ligde de pek durmaya, kalıcı olmaya niyeti yok gibiydi. Onlar, daha yukarıları hayal ediyorlardı. Ancak Bursaspor camia olarak, artan borcu ve başarısız üst yönetimleriyle, çöküş içerisindeydi. Bu onları bir miktar yavaşlatacaktı.

Sonun Başlangıcı- Ali Ay Dönemi

Ocak 2016’da yapılan kongrede Recep Bölükbaşı ibra edilmedi ve 19 Ocak günü kulübün başkanlık koltuğuna Ali Ay geçti. Şehrin en zengin iş adamlarından biri olan Ali Bey’in en azından kulübü finansal olarak içinde bulunduğu darboğazdan kurtarabileceği düşünülüyordu. Ancak doğru sözü yine Oscar Wilde söyleyecekti…

Geldiği gün mali disipline dikkat edeceklerini, şeffaflığı ön planda tutacaklarını, acil eylem planlarının olduğunu açıklarken, altyapıdan özkaynak aktarımına da son derece önem vereceklerini belirtti. Ali Ay dönemi diğerlerinden çok daha uzun bir dönem olduğu ve şahsın kulübe iki dönem boyunca başkanlık yapmasından ötürü bu dönemde yaşananları bir flashback etkisiyle anlatmak en doğrusu olacaktır.

Geçiş sezonu olarak hedef gösterilen ve Bilal Kısa, Bogdan Stancu, Yonathan Del Valle gibi Süper Lig tecrübesi olan isimlerin transfer edildiği 2016-17 sezonunda Bursaspor küme düşmekten son hafta kurtuldu. Takıma dahil edilen futbolcular için ödenen fahiş maaş miktarları ve menajer ücretleri kulübün belini bükmeye devam etti. Ali Ay şehrin sanayicilerini ve önde gelenlerini kulübe kaynak aktarımı yapmaya davet etti. 2017-18 sezonu başında Fransız çalıştırıcı Paul Le Guen ile anlaşıldı, Jires Kembo-Ekoko, Titi, Troost-Ekong, Moussa Sow, Gicu Grozav, Yusuf Erdoğan, Emmanuel Badu, Mikel Agu gibi önemli isimler kadroya dahil edildi ve takım iskeleti yeniden şekillendi. Geleneklerin aksine üçlü bir savunma dizilimi ve farklı bir oyun planıyla yola çıkan Fransız hoca ligin ilk haftalarında olumlu sinyaller verse de, sonraki haftalarda alınacak art arda olumsuz sonuçlar, sabırsız ve iş bilmez Bursaspor camiasını kaosa sürüklemiş ve Le Guen’in sonunu hazırlamıştı. Le Guen sonrası sırasıyla Mustafa Er ve Samet Aybaba ile çalışan Bursaspor, bu dönemde de tat vermedi ve ligi 13. sırada tamamladı.

Bu noktada Bursaspor adına zihniyet gerilemesine dikkat çekmek istiyorum. Şampiyonluktan sonraki 4 sene ilk sıralarda yer almamayı başarısızlık olarak addeden ve camiayı “acil eylem planları” ile güçlendirmeye çalışan Bursaspor dinamikleri, yeni dönemde puan tablosunun alt kısımlarında yer almayı kabullenmiş bir görüntü çiziyordu. Zira Finansal açıdan skandal transferlere imza atan ve Bursaspor üzerindeki birçok mal varlığına temlik koyduran Ali Ay’ın ikinci dönem tekrar başkan seçilmesi başka hiçbir şekilde açıklanamazdı. Tüm bunların yanısıra borç 450 Milyon TL’ye dayanmıştı. Bursaspor, kaçınılmaz sona doğru sürükleniyordu.

Artık her sezon kadrosunu hallaç pamuğu gibi dağıtıp baştan kuran Bursaspor için sezon alışılmış şekilde başladı. Karga tulumba oyuncu gönderilmeleri, maaşları ödenmeyen futbolcuların kadro dışı bırakılmaları, yepyeni 12 futbolcuyla, yepyeni bir takım. Ancak yenilikler her zaman iyilik getirmez. Sezona Samet Aybaba yönetiminde aldığı art arda beraberliklerle başlayan Bursaspor, sonrasında çizdiği berbat grafikle ligin son sıralarına yakın bir pozisyonda yer alıyordu. Başkan Ali Ay devre arasında, kadronun yeterli olduğunu, transfer yapacak güçlerinin bulunmadığı ifade etmişti. Oyuncuların maaşları ödenmiyor, kulübün elektriği sık sık kesiliyor, takım otobüsüne haciz getiriliyordu. Bursaspor’un artan borcu ve ödemelerdeki gecikmeler futbolcuları da rahatsız etmişti. Ligden düşmesi beklenecek kadar kötü bir kadro olmamasına karşın futbolcuların sinameki görüntüleri Bursaspor’u düşme hattına geriletmişti. Sezonun ikinci yarısına transfersiz başlayan ve sezon içerisinde birçok şanssızlıkla boğuşan Bursaspor’da tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Ligin son haftasına girilirken Bursaspor 16. sıradaydı. Ligin son haftasında konuk olduğu Yeni Malatyaspor’u 2-1 mağlup etmesine karşın küme düşmekten kurtulamadı. Kısacası Erkan Körüstan getirdi; Recep Bölükbaşı pişirdi; Ali Ay da afiyetle yemiş bulundu. Şampiyon Bursaspor, apoletini aldıktan 9 yıl sonra bir alt ligde mücadele edecekti.

Bursaspor Futbol Şubesi art arda gelen darbelerle boğuşup yıllardır süregelen mali krizin ve küme düşmenin şokunu üzerinden atmaya çalışırken, kulüp içinde iyi şeyler de olmuyor değildi. Kendi yağında kavrulan ve oldukça mütevazı bir bütçeye sahip olan Sezer Sezgin önderliğindeki basketbol takımı Bursaspor Durmazlar, şampiyon sıfatıyla Basketbol Süper Ligi’ne yükselmişti ve büyümeye devam ediyordu. 2014 yılında kurulan bu şube artık en büyüklerin olduğu yerde mücadelesini sürdürecekti. Futbol şubesinin küme düşmesi nedeniyle şehirde bu olay pek yankı uyandırmasa da zaman içerisinde taraftarlar ve camia bu takıma gereken desteği ve önemi vermesi gerektiğini anlayacaktı. 2020 yılında basketbol şubesi, kendini Bursaspor Kulübü Derneği’nden ayırdığını ve Bursaspor Basketbol Kulübü Derneği ismiyle yeni bir dernek kurduğunu açıklayacaktı. Bu olay bir yönetimsel başarı olarak Bursaspor tarihinde yerini alır çünkü camianın içinde bulunduğu kaotik ortamdan takımı uzaklaştırmak ve bulunacak yeni sponsorlarla, elde edilecek gelirlerle tamamen farklı bir yönetişim sergileneceğinin sinyalini vermek o dönem için basketbol şubesi adına belki riskli fakat oldukça önemli bir adımdı.

Basketbol şubesinin umut verici durumuna bir göz attıktan sonra sizleri tekrar karamsar tablomuzu incelemeye davet ediyorum. Bursaspor’un düşüşü; şehrin ve camianın zihniyet gerilemesi, siyasetin Bursaspor’un içine girmesi, yanlış yönetişim, yanlış sportif faaliyetler ve daha çuvalla yanlışın kaçınılmaz sonucu olarak görülebilir. Ancak Bursaspor için işler bu noktadan sonra bir daha hiç iyiye gitmedi…

Bu süreçte Bursaspor’un pek bir mal varlığı bulunmaması, kulübe ait olan gayrimenkullerin ve arsaların da bir çoğunun ipotekli olması sebebiyle, yapılan finansal yanlışlardan ve kan emiciliklerden pek bahsetmeyeceğim. Bir sonraki sezon kulüp içinde birçok farklı görevde bulunmuş, camianın ve şehrin dinamiklerine hakim olan Mesut Mestan, başkanlık koltuğuna oturdu. Birikmiş ve artmaya devam eden borçlar sebebiyle transfer tahtası kapalı olan ve transferin son gününe kadar kadrosuna bir tane bile oyuncu katamamış Bursaspor, bir miktar kaynak bularak transfer tahtasını açtı ve daha önce hem Süper Lig hem de 1. lig tecrübesi bulunan birçok ismi kadrosuna dahil ettiğini açıkladı. Devam eden süreçte sezon boyunca takım inişli çıkışlı bir grafik sergiledi. 3 farklı teknik direktörle çalışıldı, takım play-off oynamasına rağmen yarı finalde Adana Demirspor’a elenerek Süper Lig umutlarını bir sonraki sezona bıraktı. Bu dönemde yine takım içi huzursuzluklar, maaşlarda yaşanan gecikmeler, kulübün ve stadyumun biriken elektrik borçları, eski başkanlara, yönetimlere ve eski futbolculara olan borçlar, puan silme cezaları şehrin futbol gündemini meşgul ediyor, kriz üstüne kriz yaşıyordu Bursaspor.

450 milyon TL borçla kulübü devralan Mesut Mestan’ın borcu 500 milyon TL’ye çıkararak görevi bırakmasının ardından ertesi yıl başkanlık koltuğuna geçen Erkan Kamat, transfer tahtasını açmayacaklarını, Bursaspor’un mevcut finansal yapısında transfer yapmasının bir intihar olduğunu açıklamıştı. Bu noktada devreye özkaynak girdi. Bursaspor, dillere pelesenk olmuş bir altyapısı olduğunu yıllar sonra hatırladı. Borçların 500 milyon TL’ye yaklaşması doğal olarak yönetimleri samimiyetsiz bir şekilde altyapıya güven aşılama yoluna itmişti. Sözgelimi, Bursaspor’un milyonlarca lira borcu olduğu futbolculardan olan, bir süredir takımdan ayrı çalışmalarını sürdüren ve kadroya dahil edilmeyen 31 yaşındaki Jires Kembo-Ekoko (kendisi Kylian Mbappe’nin üvey abisidir.), yöneticilerden daha sık uğrar olmuştu Vakıfköy’e. Ancak transfer yapılamadığından, son zamanlarda yöneticiler de gençlerin halini hatırını sormaya başlamıştı.

Bursaspor’da gündemler değişmiyordu. Borçlar, alacaklar, kesintiler… Ancak altyapıdaki genç evlatlar, kendilerinden önce gelen abilerine nazire yaparcasına futbol oynuyor, mücadele ediyordu. Genç futbolcu Ali Akman ligde gol krallığına koşuyor, Tuğbey Akgün, Kerem Şen, İsmail Çokçalış, Batuhan Kör gibi isimler parlıyor, Bursaspor’un play-off umutlarını yeşertiyordu. Camia için umut, yine Vakıfköy’den doğmuştu.

Ligin ortalarında gelen bir transfer haberi, camiada yeni bir kaosun habercisiydi. Sezon sonu sözleşmesi bitecek olan genç yıldız Ali Akman, Eintracht Frankfurt kulübüyle anlaşmıştı. Bu noktada camia ikiye bölündü. Bir kesim Ali’nin Bursaspor’a para kazandırmadan gittiği için kadro dışı bırakılmasını, gerekirse takımla ilişiğinin kesilmesini savunurken; diğer bir kesim ise sezon sonuna kadar genç futbolcudan faydalanılması gerektiğini, duygusallığa yer olmadığını salık veriyordu. Mali krizler yetmezmiş gibi bir de bu sebepten dolayı camia bölünüyordu. Kriz yönetimi 10 yıldır olduğu gibi yine başarısız oldu. Nihayetinde Ali, sezon sonuna kadar kadro dışı bırakılmıştı. Bu süreçten sonra da play-off yarışından koptu Bursaspor. Ligi orta sıralarda tamamladı. Ancak her şeye rağmen, kesin düşer gözüyle bakılan Bursaspor, krizdeyken bile akademisiyle güç gösterisi yapmıştı. Gerçeği; yönetimler bunu ne kadar hak ediyordu, tartışılır.

Her sene yönetim değiştirmeye alışan Bursaspor, bir sonraki sezona da bambaşka bir yönetimle başladı. Erkan Kamat’ın yerine gelen Emin Adanur, genç yaşında Bursa’da inşaat sektörü içerisinde hızla yükselen, zaman önce dijital medyada bulunan bazı sözlük sitelerinin atılımlarını yapmış, hırslı, başarıya aç bir profil çiziyordu. Ancak yazının başında belirttiğimiz başkan profillerinden, reklamcı başkan tanımına oldukça uyduğu, zaman geçtikçe anlaşılacaktı.

Bu arada basketbol takımı, kendini Bursaspor’dan tamamen ayırmış yeni isim sponsoruyla, Frutti Extra Bursaspor olarak mücadelesine devam ediyordu. Geçilen sezonu ligde orta sıraların biraz altında tamamlamış ve Eurocup’ta mücadele ederek Avrupa tecrübesi kazanmıştı. Yeni sezonun başında kaptan köşküne 36 yaşındaki Dusan Alimpijevic getirilmiş, yapılan transferle kadro güçlendirilmişti. Kısıtlı bütçelerle, kendi kendine yeten ve oldukça iddialı bir ekip kurmayı başarmışlardı. Zaten ilerleyen dönemde bu iddialarını kanıtlayacaklardı.

Hata yapmak değil, hata yaptığını unutmak kötüdür.

Konfüçyus

Futbol şubesinde de aslında geçmişle birebir örtüşen şeyler yaptığı da söylenemez yeni yönetimin. İlk olarak Emin Adanur ekip lideri, başkan ise Hayrettin Gülgüler’di. Bu sistem eski yapılardan oldukça farklıydı. gelen yeni başkan farklı ve yenilikçi projeler koydu ortaya. Her maça farklı forma sponsorlarıyla kulübe daha fazla gelir sağlamayı hedeflemişti. Sanayi’den aldığı ve kendi cebinden koyduğu maddi destekle (O dönemde bu paranın Bursaspor’a hibe edildiğini söylemişti.) transfer tahtasını açmıştı. Ancak hata tam burada yapıldı. Kadro yıkıldı, yenisi kuruldu. 16 futbolcu transfer edildi, neredeyse hiçbirinden verim alınamadı. Birçoğu yüksek maliyetlerle yapılan transferlerdi. Oynamayan Tim Matavz ve Reagy Ofosu’nun toplam maliyeti 46 milyon TL idi. Bu miktarın neredeyse yarısıyla yola çıkan Ümraniyespor’un seneye Süper Lig’de mücadele edeceğini hatırlatalım. Yapılan tüm bu yanlış işler, halihazırda 550 milyon TL seviyesinde olan kulübün borcunu daha da tırmandırdı.

Lige kötü başlayan, kötü devam eden takım ligin başlarında demir attığı son sıralardan bir daha hiç ayrılamadı. Ekip lideri Emin Adanur; Batuhan Kör, Kerem Şen ve Taha Altıkardeş’i Trabzonspor’a gönderdi ve elde edilen transfer gelirlerine alacaklarına karşılık temlik koydurdu. Sezon ortası başkan değişti ve yeni başkan Ömer Faruk Banaz’ın, mevcut belediye başkanı Alinur Aktaş’ın tavsiyesiyle göreve geldiği zaman açıkladığı borç miktarı 874 Milyon TL idi. Bu rakam herhangi bir Anadolu kulübünü iflasa sürükleyecek düzeydeyken, Bursaspor hala ligde kalma savaşı veriyordu. Kulübün tüm olumsuz gündemlerinin yanı sıra; artan borçlar sebebiyle devredilmesi ve isim değişikliği haberleri taraftarları iyice çileden çıkardı. Ancak sezon sonunda taraftar her ne kadar kızgın olsa da tribünleri doldurdu, takım 30 bin-40 bin kişilere oynadı ve Bandırmaspor maçına kadar savaştı. Ancak o maçta yine iç dinamiklerine mağlup oldu Bursaspor. Takımın isteksiz görüntüsü yine baş gösterdi ve sahadan 4-2 mağlup ayrılarak TFF 1. Lig’e de veda ettiler. Şu anda kulübün toplam borcu 1 milyar TL’yi aşmış ve geri dönülemez bir yola girmeye oldukça kısa bir mesafeleri kalmış durumda.

“Hep denedin, hep yenildin. Olsun, yine dene, yine yenil, daha iyi yenil.” demiş Samuel Beckett. Bursaspor ise hep denedi, hep yenildi ama hep daha kötü yenildi. Aslında Bursaspor hakkında sözün özü bu. Buradan toparlanma şansları var mı? Elbette var. Bursa şehri muadili Anadolu takımlarından farklı olarak eski büyük bir legacy’e sahip. Ayrıca şehrin bir sanayi şehri olması ve herkesin elini taşın altına koyduğunda Bursaspor’un borcunu azaltabileceği bir gerçek. Süreç içerisinde çok başlılık ve çok seslilik olması Bursaspor’a zarar verdi, halen daha vermekte. Tek bir amaç uğruna tüm şehrin odaklanması şimdilik tek çözüm gibi görünüyor. Umarım yakın tarihin en dikkat çekici takımlarından Bursaspor, hakettiği yerlere yakın zamanda tekrar geri döner.

Gelelim basketbol takımına. İyi yönetim ve kötü yönetim nasıl olur sorusuna verilebilecek yanıt tek bir şehrin içinde bulunuyordu adeta. Ligde play-off oynamayı garantileyen takım , Bursaspor Futbol Takımı’nın küme düştüğü karşılaşmadan 3 gün önce Eurocup finalinde sadece tek bir oyuncusunun maaşı Frutti Extra Bursaspor’un toplam bütçesine eşit olan Virtus Bologna karşısına çıktı. Sahadan mağlup ayrıldı ve Kupa 2’de ikinci sırayı alarak Euroleague’e davet edilme hakkı kazandılar. 1.5 Milyon Euro gibi tuhaf bir bütçeyle bunu başaran Başkan Sezer Sezgin, Uludağ Grubu adına sponsor Ömer Kızıl, takım menajeri Nedim Yücel, koç Dusan Alimpijevic ve kadrodaki basketbolcular, ruh nasıl oluşturulur, takım nasıl olunur, yönetim meziyetleri nelerdir ve kimlerde bulunur gibi soruların cevaplarını verdiler. 10 senedir serbest düşen Bursaspor Futbol Şubesi’ne nazire yaparcasına, biz buradayız, Bursaspor’un ismini duyurmaya devam edeceğiz mesajını tüm Türkiye’ye verdiler. Takım kaptanı Derek Needham önderliğinde sahaya karakter koyan, her geçen gün gelişmeye devam eden oyuncu grubu, doğru yöneticiler ve doğru planlama Frutti Extra Bursaspor’un başarısını oluşturan temel etkenler olarak görünüyor. Şimdiden bir sonraki sezon için yatırımlarını yapmaya başlayan ekip, koç ve birkaç basketbolcuyla sözleşme yeniledi. İşler onlar adına bir hayli yolunda gibi görünüyor.

Bir gün aşk ve kardeşlik yolda karşılaşmış. Aşk kardeşliğe sormuş: “Ben buradayken sana ne gerek var?” Kardeşlik cevap vermiş: ”Sen gittiğinde, ben güldürüyorum.” Bursa şehrinin futbol ve basketbola bakış açısı şu an için tam olarak bu seviyede bulunuyor. Kim bilir belki de salonu dolduran Bursaspor taraftarları, futbol şubesine yıllardır gösterdiği aşkı basketbol şubesine gösterir.


Plase:

Total
0
Shares
Önceki Yazı

Chelsea: Bir Yahudi, Bir Siyahi, Bir Mavili

Sonraki Yazı
Jürgen Klopp kapak

Jürgen Klopp: 'The Normal One'

Bunlar da ilgini çekebilir