Modern Euroleague Döneminde Zafere Ulaşamamış En İyi 5 Takım

EuroLeague, yıllardır Avrupa’daki en üst düzey takımların mücadele ettiği kıtanın en elit basketbol organizasyonu olarak bilinmektedir. EuroLeague, özellikle son yıllarda Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in elde ettiği başarılarla beraber Türk basketbolseverler için de fazlasıyla önem kazandı. Aslında bu turnuva uzun yıllardır farklı şekillerde düzenlense de bugün ele alacağımız dönem 2001 yılı ve sonrası olacak, yani ‘Modern EuroLeague’ dönemi. 2001 yılından itibaren 8 ayrı takım şampiyon oldu ve izleyenler birçok takımı hayranlıkla izledi. Bu takımlardan bazıları kupayı alırken bazıları ise beklentileri karşılayamayarak finalde ya da daha erken turlarda kupaya veda etti. Bu yazıda ise kupayı kazanamayan en iyi 5 takımı inceliyoruz. Tabii ki herkesin kendine göre öne çıkardığı takımlar olabilir ancak harcanan para, basketbol kamuoyunun beklentisi ve kulüplerin tarihleri ile beraber bakıldığı zaman bu listenin dışına çıkmak biraz zor olur.

1.sırada Ginobili ve Jaric’li kadrosuyla Kinder Bologna var. Normal sezon gruplarını 12-2’lik skorla lider geçen İtalyanlar o dönemki sistemde dört takımdan birinin direkt Final Four’a yükseldiği Top 16 grubunu Efes Pilsen’in bir galibiyet önümde lider tamamladı. Kadroda Matjaz Smodis, David Andersen, Antonie Rigaudeu, Antonio Granger gibi yıldızlara da sahip olan Bologna kendi evinde oynanacak dörtlü finalin favorisi konumundaydı. Yarı final eşleşmesinde başka bir İtalyan temsilcisi olan Treviso’yu son çeyreğe kadar başa baş geçen maçta 82-90 yenmeyi başardılar. Rakip ise gelecek iki sezonu domine edecek Maccabi’yi 83-75 ile geçen Obradovic’in Panathinaikos’u oldu. 2000 yılı şampiyonu Pana ve 2001 yılı şampiyonu Bologna, 5 Mayıs 2002 tarihinde, o dönemki ismiyle PalaMalaguti’de karşılaştılar. İki takım da tarihlerindeki üçüncü kupayı isterken, ilk yarıyı 48-40 önde kapatan Bologna, kendi evinde geri dönüşe engel olamadı ve İbrahim Kutluay’ın 22 sayı ile yıldızlaştığı, Bodiroga’nın ise 21 sayı, 7 ribaund 4 asist ile domine ettiği finali 89-83 ile Panathinaikos kazandı. Avrupa’nın koçlar seviyesindeki en büyük rekabeti olan Messina – Obradovic eşleşmesinde ilk final böyle sonuçlandı. Ginobili’nin 27 sayısı şampiyonluk için yetmezken Dejan Bodiroga, Final Four En Değerli Oyuncu ödülünü aldı. Kinder Bologna takımı bu sonuçla kendi evinde final kaybeden ilk ve tek takım oldu.

EurloLeague

2. sırada ise her pozisyonda sahip olduğu yıldızlarla kadro bakımından o dönem için rakipsiz 2011-12 sezonu CSKA Moskova’sı var. Olympiacos’la 2010 yılında final gören genç yıldız Teodosic, 2008 yılındaki şampiyonluğun önemli isimlerinden Siskauskas, NBA’de çift hane ortalamaları ile ülkesine dönen Kirilenko ve yine NBA’de 7 sezon boyunca oynayan Sırp uzun Krstic bu kadronun en önemli üyeleriydi. 6 takımlı 4 grupla oynanan ilk turu 10-0 derecesi ile geçip üst tura geçen takım, Top 16 turunda ilk yenilgisini Galatasaray karşısında almıştı. Bu sürprize rağmen yollarına devam ettiler ve Top 16 grubu 5. hafta maçında Olympiacos’u 96-64 ile geçerek güçlerini herkese gösterdiler. Çeyrek finalde ise Bilbao’yu 3-1 ile eleyen Ruslar kendilerini İstanbul’a atmayı başardılar. Kazlauskas’ın öğrencileri, Obradovic’in Pana’daki son macerasını yarı finalde zorla da olsa bitirip finale çıktılar. Artık rakip, zaten iki kez yendikleri Olympiacos’tu. Herkese göre maçın net favorisi CSKA Moskova’ydı. Ancak kimse Spanoulis ve en önemli yardımcısı Printezis’i hesaba katmamıştı. İlk yarıyı 14 sayı önde geçen ve son 12 dakikaya girilirken Shved’in turnikesi ile farkı 19’a çıkaran Ruslar, son çeyrekteki geri dönüşe engel olamadılar. Maçın son 9 saniyesinde Siskauskas’ın çizgide ikide sıfır atmasıyla topu getiren Spanoulis, belki de kariyerinin en kritik pasını verdi ve Printezis’in tarihe geçen atışı ile Olympiacos, yenilmesi imkansız görülen CSKA Moskova’yı mucizevi şekilde yenmeyi başardı. CSKA’nın kupa özlemi 4 seneye çıkmıştı ve bunu bitirmek için 4 sene daha beklemeleri gerekecekti. Efsanevi bir geri dönüşe imza atan Olympiacos tarafında ise Spanoulis ‘En Değerli Oyuncu’ seçildi ve Printezis ile beraber kıtanın en ikonik ikilileri arasında yer aldılar.

3. sıra ise İspanyol devi Real Madrid’e ait. 2013 yılında Olympiacos’a finalde kaybeden Real Madrid 2013-14 sezonunda da çok iddialı bir takıma sahipti. 2010’lu yıllara damga vuran Rodriguez-Llull ikilisi, Rudy Fernandez, Nikola Mirotic, Felipe Reyes ve Ioannis Bourousis gibi yıldızlarla beraber Real Madrid kupanın en büyük favorisiydi. Normal sezon aşamasını 10 maçın tamamını kazanarak herkese mesaj gönderen İspanyollar, bu 10 maçın ilk yedisinde ise rakiplerine yaklaşık olarak ortalama 27 sayı fark attılar. Fırtına gibi geçen normal sezonun ardından Top 16 grubunda da iyi performans gösteren Laso’nun öğrencileri 11-3’lük skor ile ikinci oldular. Asıl zorlu mücadele ise play-off turunda yaşandı. Real Madrid ve Olympiacos önceki sezonun aksine çok daha erken eşleştiler. Serinin çekişmeli geçmesi bekleniyordu. Madrid’de seyircisinin önünde yıldızlarıyla seriyi 2-0’a getiren İspanyollar’a karşı Pire’de Bryant Dunston fırtınası esti ve seri eşitlendi. Beşinci maçı ise Sergio Llull önderliğinde kazanan Real Madrid bir kez daha Final Four’a ulaştı. Sezon içerisinde durdurulamaz bir hücum takımı görüntüsünde olan Real Madrid yarı finalde ezeli rakibi Barcelona ile eşleşti. Milano’daki Mediolanum Forum’da oynanan İspanyol çarpışmasında Real Madrid tarihin en ezici galibiyetlerinden birini aldı ve rakibini 100-62 yenmeyi başardı. Rakipleri ise uzun süredir şampiyonluğa hasret olan ve güçlü CSKA Moskova’yı çift haneli farklardan dönerek yenen Maccabi Tel Aviv oldu. Final maçında büyük bir çekilme yaşandı. Üstünlük birçok kez el değiştirdi. Ancak son anlarda favori İspanyol yıldızlara karşı Tyrese Rice sahneye çıktı ve takımın attığı son 26 sayının 21’ini kaydederek maçı ve uzatmalarda 96-88 ile kazandırdı. Ayrıca Final Four En Değerli Oyuncu ödülünü alan Rice’ın yanında Ricky Hickman, Devin Smith ve David Blu gibi oyuncular da çift hane skor üreterek galibiyette önemli pay sahibi oldu. İkinci kez üst üste favori oldukları finali elinden kaçıran Real Madrid cephesinde ise Sergio Llull sayı bile atamazken, sezon MVP’si Sergio Rodriguez 21 sayı kaydetmişti. Finalde 12 sayı atan Nikola Mirotic ise NBA’nin yolunu tutarken Real Madrid gelecek sezonlarda Final Four maceralarına devam etti ve bazılarında mutlu sona ulaştı.

4. sırada Yunan ekibi Olympiacos var. 2009-10 sezonuna girilirken ezeli rakipleri Panathinaikos son 10 sezonun dördünde EuroLeague’de zafere ulaşmıştı ve Olympiacos buna son vermek için yıldızlarla dolu bir kadro kurdu. Genç yıldız Teodosic’in yanında Avrupa basketbol tarihinin en pahalı isimlerinden NBA patentli gard Josh Childress yer alıyordu. Yine NBA’den transfer edilen Litvanyalı uzun Linas Kleiza önemli bir isimdi. Bu oyuncuların yanı sıra Yunan efsane Theo Papaloukas, Nikola Vujcic, Ioannis Bourousis ve daha sonraları NBA’de adından söz ettirecek olan Patrick Beverley’de kadroda her alıyorlardı. Normal sezon grubunu rahat şekilde lider bitiren kırmızılar aynı performansı Top 16 grubunda da sergilediler. Play-off turuna kadar 13-3’lük bir skorla gelen Oly, bu turda Polonya ekibi Asseco Prokom ile eşleşti. Olympiacos seriyi 3-1 ile kolayca geçerken takımın büyük üçlüsü Kleiza, Childress ve Teodosic muhteşem performanslar sergilediler ve rakiplere gözdağı verdiler. Sıradaki hedef ise Paris’te kupayı kaldırmaktı. Yarı final ilk maçında, büyük bir sürprize imza atarak karşılarına çıkan Partizan’ı zorla da olsa uzatmada 83-80 ile geçmeyi başardılar. Linas Kleiza ise 19 sayı 11 ribaund ile oynayarak maça damgasını vurdu. Finaldeki rakipleri ise Navarro’lu Barcelona’ydı. Onlar da yarı finalde CSKA Moskova’yı 64-54 yenerek saf dışı bırakmışlardı. Final maçı ise yarı final maçlarına hiç benzemedi. Barcelona’nın ilk periyotta itibaren domine ettiği maç 86-68 ile sonuçlandı. Navarro’nun 21 sayı ile yıldızlaştığı, Fransız oyuncu Pete Mickeal’ın 14, genç İspanyol Ricky Rubio’nun 9 sayılık katkı verdiği maçta Yunan ekibinin yıldızları mağlubiyete engel olamadılar. Navarro Final Four MVP’si seçilirken, sezonu sayı kralı olarak bitiren Kleiza ve Childress, NBA’ye döndüler. Sezon MVP’si Teodosic ise sonraki sezon CSKA Moskova’nın yolunu tutarken Panathinaikos’un yıldızı Vassilis Spanoulis ile anlaşan Olympiacos, 2010’lu yıllarda Avrupa basketbolunda ses getirmeye devam etti ve eşine az rastlanır başarılar kazandılar.

EuroLeague

5. ve son sıra bir başka İspanyol ekibi olan Barcelona’nın. 2010-11 sezonuna son şampiyon unvanıyla giren ve o dönemin süper yıldızı Juan Carlos Navarro’nun sürüklediği Barcelona, normal sezon grubunu 7-3’lük skoruyla geride bırakırken Top 16 turunda ise rakiplerine hiç şans tanımadı. Altı maçın tamamını kazanan İspanyollar, büyük üçlüsü dağılmış ve Dimitris Diamantidis’in önderliğinde oynayan Panathinaikos ile eşleşti. İlk maçı evinde Diamantidis’in 26 sayısına rağmen 83-82 ile Barcelona kazandı. İkinci maçtaki Navarro – Sato düellosunda ise gülen taraf, çift hane farktan dönen Yunan ekibi oldu. Maçı 75-71 kazanan Pana seride durumu eşitleyerek salon avantajını ele geçirdi. Atina’ya gelen serinin üçüncü maçı da kıyasıya geçse de sahada Dimitris Diamantidis rüzgarı esti. Yunan efsane, 18 sayı, 7 asist ile oynadı ve maçı 76-74’lük skorla Panathinaikos’a getiren isim oldu. Serinin dördüncü maçına ise genç Nick Calathes sürprizi damga vurdu ve Panathinaikos, son şampiyon Navarro’lu Barcelona’yı 78-67 ile evine gönderip Final Four’a uzandı. Avrupa basketbol tarihine geçen bu play-off serisi efsane koç Obradovic’in de başyapıtlarından biri diyebiliriz. Seriye büyük umutlarla başlayan Barcelona, sezona play-off turunda havlu atarken, eski kadro gücüne sahip olmayan Obradovic ve öğrencileri 2011 yılında Panathinaikos kulübüne son şampiyonluğunu Barcelona’da Maccabi Tel-Aviv’e karşı kazanarak getirdiler.

EuroLeague


Plase:

Total
0
Shares
Önceki Yazı
madrid münih

8 | Celta Vigo – B. Münih PSG – Hoffenheim

Sonraki Yazı
madrid münih

9 | Bundesliga Düşme Hattı, El Classico, Fiorentina

Bunlar da ilgini çekebilir