”Koşmadığın sürece asla ne kadar yol alacağını bilemezsin.”
Bir zamanlar bütün büyük yarışlarda koşan bir at vardı. Bazılarında rekorlar kırdı, ara sıra da yenildi. Ama Secretariat, yarıştığı yılın en iyi atı olarak kabul edildi. Büyük spor hikayeleri ya hep kaybetmesi beklenenlerin başardıklarından oluşur ya da zaten başarması beklenenlerin beklenenden de fazlasını başarmalarından. Secretariat’ın hikayesi, kimsenin mümkün olmadığını düşündüğü bir şeyi başaran bir atın ve onun etrafındaki insanların hikayesiydi.
Hikaye, Denver’da Chris Chenery’nin 1968 yılında Alzheimer hastalığına yakalanması ve 1969 yılında eşini kaybetmesi sonucu kızı Penny’nin cenazeye katılmasıyla başlar. 30 yıllık aile mirası olan çiftlik zarar etmektedir ve satılması gerektiği öngörülüyordur. 46 yaşında ve dört çocuk annesi olan Penny Tweedy Chenery’nin ise başka bir planı vardır. Onun hayali, babasının da kazanmayı çok istediği Kentucky Derbi’yi kazanmaktır.
Bu büyük hayal için çok özel bir ata ihtiyaç vardı ama onu bulmak için çok da beklemesi gerekmedi aslında. Secretariat 1970 yılında dünyaya gözlerini açtı ve doğduğu günden itibaren özel bir at olduğunu üstün fiziği ile hissettirdi. O sıradan bir at değildi. Onun kanında sadece hız değil aynı zamanda dayanıklılık da vardı. Anatomik olarak bakıldığında neredeyse kusursuzdu. Ona Tanrı’nın yarattığı süper at dendi. Nam-ı diğer Büyük Kızıl. Yerden yükselen bir uçak gibiydi. Fiziksel üstünlüğü her anlamda göze çarpıyordu. Kaybettiği yarışlar sonrası öfkelenirdi. Ne zaman yenilse bir sonraki yarışta rekor kırardı. Yarışlara sonradan başlayıp gittikçe hızlanan bir özelliğe sahipti. Onu hiç izlemeyen birine onu kelimelerle anlatmak imkansıza yakındı, çünkü o koşmaya başladığında bilinen fizik kuralları anlamını yitirir; adeta görünmez iki kanat, kusursuz dört bacağa eşlik etmeye başlardı. Evet, Secretariat büyülü bir attı.
Secretariat yarış hayatına Joe Feliciano ile başladı ve dördüncü olabildi. Sonrasında Secretariat, jokey Ron Turcette ile buluştu ve kazanmaya başladı. 2 yaşını tamamladığı 1972 yılında Champagne Stakes yarışında yediği protesto harici bir daha yenilmedi. 1972 yılının en iyi atı seçildi. Secretariat’ın üç yaşına girdiği 1973’ün üçüncü günü ailenin en büyük üyesi olan Chris yaşama gözlerini yumdu. Veraset vergisi ise kızı Penny’yi çok zor durumda bırakmıştı. Bir seçim yapması gerekiyordu. Borçları kapatması için Secretariat’ı satmak zorundaydı. Ama hayır, Penny için böyle bir seçenek yoktu. Secretariat’ın hisseleri 6.08 milyon dolardı ve Penny her biri 320 bin dolar olan 19 hisse ile bir sendika oluşturdu. Hisselerin dördünü elinde tutarak da yarışlara dair karar verme hakkını korudu. Penny Tweddy tutkusu uğruna belki de her şeyini riske atıyordu.
Bir yarış atının ulaşabileceği en büyük başarı “Triple Crown” olarak adlandırılan üçlemedir. Triple Crown sadece üç yaşındaki atların katılabileceği, Amerika’da üç farklı şehirde ve farklı mesafelerde beş hafta içinde koşulan Kentucky Derby, Preakness Stakes ve Belmont Stakes’den oluşan bir maratondur. Üç yaşındaki Secretariat o sırada farkında mıydı bilinmez ama hayata gelme amacı belki de bu yarışlardı zaten. Bu üç büyük derbinin hemen öncesindeki bir yarışta aldığı üçüncülük, ağzında oluşan bir yaraya yoruldu ama aslında çok da önemli değildi. Çünkü Secretariat’ın yarış kaybetmesi, onun bir sonraki yarışta piste adeta intikam için çıkması demekti.
5 Mayıs 1973 tarihinde 2000 metre üzerinden koşulan Kentucky Derbisi’ne her zaman olduğu gibi geriden başladı Secretariat. Ve geride başladığı bu yarışı iki dakikanın altında koşarak kazanan ilk at olarak muhteşem bir zaferle bitirdi.
19 Mayıs 1973 tarihinde ise ikinci derbi olan Preakness Stakes koşuldu. 65.657 kişinin rekor bir katılım ile hipodromdan izlediği yarışa Secretariat yine kötü bir start ile başladı. Sonrasında o görünmez kanatlar yine iş başındaydı. Diğer atlar pistte birbirleriyle yarışırken o en dış kulvarda, sanki bambaşka bir yerde bambaşka bir şey için koşuyor gibi görünüyordu. O kadar hızlıydı, tüm rakiplerini sırayla o kadar çabuk geçiyordu ki izleyenler, bu anın büyüklüğü ve büyüsünü idrak edebilecek zamanı bile bulamamışlardı. Herkesi geçip liderliği elde ettiği cesur hamlesi fotoğrafçı Raymond Woolfe tarafından yakalandı ve sonrasında bronz bir heykele dönüştürülerek ölümsüzleşti. Ezeli rakibi Sham başta olmak üzere tüm rakiplerini geride bırakan Secretariat ikide iki yaparak 25 yıldır başarılamayan üçlemeyi kazanmak için Belmont Park’a yol aldı.
9 Haziran 1973 günü Secretariat yarışa Time ve News Week’e kapak olmanın verdiği özgüven ile çıktı. Belmont Park’taki performansı hayret verici bir düzeye yükseldi. Normalde yazının finaline yaklaştığımız bu noktada size heyecanlı bir yarışı olabildiğince süsleyerek anlatmak isterdim ama 3. ve son yarış hiç de öyle heyecanlı olmadı. Çünkü Secretariat bu sefer alışıldığı gibi geride kalmadı ve liderliği çok çabuk ele geçirdi. Sona yaklaşıldığında Sham ile Secretariat baş başa kalmışlardı, en azından bir süreliğine. Secretariat başını kaldırmaya karar verdiğinde ise yarışta artık tek başınaydı. O artık koşmuyor resmen uçuyordu. Bitiş çizgisine diğer atların tam 31 boy önünde ulaştı. Üçlü Taç‘ı kazanması onu artık çok özel bir at haline getirdi. Secretariat’ın Üçlü Taç‘ı kazandığı 1973 yılından günümüze onun Belmant Stakes’deki kazanma süresine ve zafer mesafesine erişebilen olmadı. 2005 yılında ESPN, “Tarihin En Büyük Spor Performansı” yarışmasında Secretariat’ın Belmont zaferini ikinci seçti.
Secretariat şiddetle toynağını yere vurup güç kazanır ve mücadeleye atılır. Korkuya gülüp geçer, hiçbir şeyden korkmaz. Kılıçtan ürkmez. Kılıcın kını parlak mızrak ve süngüyle beraber yan tarafında titrer. Çılgın bir heyecanla yerleri eşeler. Boru sesini duyunca yerinde duramaz.
Maalesef kimse sonsuza kadar yaşayamaz. Secretariat 1989 yılında aramızdan ayrıldığında yapılan otopside kalbinin normalin iki katı olduğu ortaya çıktı. Onun yüreği bir şampiyonun yüreğiydi. Secretariat aynı adla 2010 yılında beyaz perdeye uyarlanarak ölümsüzleştirildi. Secretariat’ın nesiller boyu hatırlanmasını sağlayacak filmi Randall Wallece yönetti ve başrollerini Diane Lane ve John Malkovich paylaştı. Kendi yaşantısını ikinci plana atarak ailesinin geleneğini sürdürmek için birçok şeyi riske atan gerçek Penny’nin filmin final sahnesinde yer alması izleyiciler için müthiş bir sürpriz, kendisi için ise harika bir jestti.
Güçlü bir gövde, kusursuz dört bacak ve ona eşlik eden iki görünmez kanat… Secretariat aslında uçan ama bunu koşuyormuş gibi gösteren bir attı ve onda bir şampiyonun yüreği vardı. Spor tarihine geçen o unutulmaz söz bu büyülü attan çok sonra söylendi belki, ama sanki onun için de söylenmiş gibi; ”Bir şampiyonun yüreğini asla hafife almayın.”