Draymond Green

Draymond Green: Jack of all trades, master of none*

Tarih, bir işin uzmanı olmanızı genelde yeterli bulur. Çoğu sporda bu durum bundan ibarettir. Örnek vermek gerekirse, genel ortalamada Juninho’dan çok daha iyi birçok futbolcu gelip geçmiştir ama onun frikikten attığı goller hâlâ her yerde paylaşılmaktadır. Çünkü insanlar, herkesin hatta neredeyse hiç kimsenin yapamayacağı şeylerin yapılışını görmek isterler. İnsan, kendi de kolayca başarabileceği bir şeyi asla ama asla izlemez. Ama herhangi bir spor, birileri onları izlesin diye yapılmaz. Ve en çok keyif veren sporcu, çoğunlukla bir spor takımı için en yararlı sporcu değildir. Her takım bir jokeri, as’tan daha fazla ister. 

Takımdaki Rolü

Draymond Green, rolü için fazla kısa. Bir NBA oyuncusu için fazla yetenekli değil. Maçın son çeyreğinde 15 sayı atıp maçı kazandıracak biri değil. Takımınızı üstüne kuracağınız biri asla değil. Kirli bir oyuncu, iyi bir pazarlama aracı değil. Çok iyi bir şutör değil, asla MVP olamayacak, böyle bir iddiası bile olamayacak. Ama GSW’nin geçtiğimiz 8 senede kazandığı şampiyonlukların dördünde de çok büyük bir parça olmayı başardı. Peki neden?

Çünkü Draymond Green oyunda olabilecek bütün özellikleri ortalamaya yakın bir şekilde sağlayabiliyor. İyi top çalıyor, çok iyi bir savunmacı, hücumda topu bile o dağıtabiliyor, her şeyden önce de çok zeki bir basketbolcu. Ve Lebron James’i de savunabiliyor, gerekirse Kyrie Irving’i de. Bunun takımına savunmada ve hücumda ne denli bir akışkanlık sağladığını söylememe sanırım gerek yok. 

Bütün oyun içi aksiyonların dışında, Green takıma gereken sertliği de sağlıyor, ve dediğim gibi bunun oyunla alakası yok. Green, en basit tabirle “birlikte kavgaya gidecekken” güvenebileceğiniz biri. Bir NBA takımı şampiyon olmak istiyorsa, ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem fakat elini pis işlere bulaştırabilecek ve karşı takımı da psikolojik olarak yorabilecek biri neredeyse şart. Green, Curry ve Klay gibi daha oyuna odaklı ve temiz sayılabilecek oyuncuların yanında bu görevi de üstleniyor. Her takımın sevseniz de sevmeseniz de Volkan ve Melo gibi oyunculara ihtiyaç duyduğu anlar oluyor. Ve Green, her zaman uyguladığı faul dolu oyunuyla ve konuşmalarıyla bu görevi uzun süredir başarıyla sürdürüyor.

Kimlik

Kesinlikle bu konuştuklarım oyunla alakalı değil, bir NBA takımında yeri doldurulamayacak oyuncu tarihte bile sınırlıdır, fakat Draymond Green’in yakın tarihteki efsane GSW kadrosunun kimliğini oluşturmada da çok önemli bir rolü var. Bu takım aklınıza geldiğinde Curry ve Klay’i her zaman hatırlayacaksınız. Ama onlardan sonra gelecek isim Igoudala da olmayacak, Durant de olmayacak. O isim her zaman Green olacak ve bu durum ilerleyen yıllarda da bozulmayacak. Çünkü o bu takımda bir ismi hak etti, kimliğine de nüfuz etti ve bunu sadece kalarak yaptı. Asla bir takasta gitme ihtimali son dereceye gelmedi, bir yere gitmek için pislik de çıkarmadı. Ve bu takımdaki herkes bunu 2019’dan sonraki süreçte yapabilirdi. GSW’nin bu sene şampiyonluğu kazanacağı kesini geçtim, çok çok büyük bir ihtimal bile olmayabilirdi. Ama onlar kalmayı ve dağılmamayı seçtiler, bir şekilde eklenen isimlerle de bu şampiyonluğu aldılar. 

Klay de bu takımın draftı, Curry de bu takımın draftı, Green de bu takımın draftı. Bu GSW takımı belki uzun süre daha oluşmayacak bir ruh ve kimlik kazandılar. Çünkü bu zamanlarda artık önemli olmayan bir şeyi sağladılar, ona şans veren takıma bağlı olmak ve elindekini geliştirmek. Bunda GSW yönetiminin sürekli tutarlı ve mantıklı kararları da tabii ki çok büyük bir rol oynuyor fakat yine de oyunculara hakkını vermek gerekiyor. Bu hak verme sürecinde de en büyük payı Green’e vermek gerekiyor, çünkü yıllardır süren övgü pastasından en ufak dilimi alan sürekli o oldu. Asla kapak yıldızı olmadı ama bunu da kabullendi ve fazlasını istemedi, bu sayede de kariyerini olabilecek en yukarı noktaya taşımayı başardı.

Draymond Green

Nadir

Draymond Green, benim gözümde ilk olarak “nadir” bir oyuncu. Komple paket olarak artık böyle basketbolcular hatta böyle sporcular bulunmuyor. Bir şeyde doğal bir yeteneği olmasa da her yönünü olabildiğince geliştiren, yıldız olup çocukların duvarlarını posterleriyle süslemek gibi bir derdi olmayan insanlar artık kalmadı. Green, ne kadar genel olarak kötü özellikleriyle, faulleriyle, kirli oyunlarıyla haber olsa da; bu gibi özellikleri artık çoğu sporcuda olmayan erdemler(!). Bu açıdan baktığımızda, bütün bu laflarla ve genel olarak basınla uğraşabilmesi de ayrı bir başarı.

Basketbol oynarken asla Green olmak istemedim, belki maçına gitsem imzasını bile almakla uğraşmam, asla onun hakkında bir tweet bile atmayacağım. Ama her zaman aklımda, görevini yapan ve belki de tarihin en iyi takımlarından birinde en büyük parçalardan biri olarak kalacak.

O, reklamın ve basına iyi gözükmenin peşinde asla olmadı, her zaman takımı kazansın diye uğraştı sadece. Giriştiğiniz bütün işlerde kendinizi satmak değil de, elinizden geldiğince sadece işinizi iyi yapmaya çalışmanız dileğiyle; aynı Green gibi.

* ELİNDEN HER İŞ GELEN AMA HİÇBİRİNDE USTA OLMAYAN KİMSE. (TURENG SÖZLÜK) 

Total
0
Shares
Önceki Yazı
Parabolica

76 | Singapur gp

Sonraki Yazı
Parabolica

77 | Japonya GP

Bunlar da ilgini çekebilir