Futbol Oynamak İçin Ne Gerekir

Essah bir sorudur, bu. Gerçekten! Futbol oynamak için ne gerekir? Formalar, kramponlar, konçlar, tekmelikler, eldivenler mi? Yeşil çimler, kireçle satıhları belirlenmiş sahalar, tribünler, korner bayrakları, kaleler, fileler…

Tüm bunlara sahiden ihtiyaç var mı?

Sahi, nedir ki futbol?

Öznellikten uzak lügattaki nesnel tanımına bakarsak “gol atmak için topa vurulan bir takım sporu” denildiğini görürüz. Anlayacağınız hakikaten bir topa ihtiyaç var. O top bazen bir halatın dolanmasıyla ortaya çıkan bir küredir. Bazen içine hava üflenmiş ince plastik bir
nesnedir -ki çoğu zaman bunlar en küçük bir darbeyle patlar, patlak yerinden sabunlanıp yamanır, idare edilen son raddede pekala kelleye fevkalade takke olur.

Modern ve küreselleşmiş futbol ise türlü ARGE’den sonra ortaya çıkan teknolojik ve metalurjik açıdan futbol oynamaya hayli müsait olarak tasarlanmış toplarla oynanır.

Top futbolun vazgeçilmezidir ama aslen o topa vuracak bir insana ihtiyaç vardır.

Maçlar bile topun orta noktaya dikilmesiyle değil, topa ilk dokunuşla başlar. Görme engelliler bu oyunu şıngırdayan bir topla oynar. Ampute engelliler bazen tek
bacaklarıyla oynar. Gelgelelim ayağın basılacak bir yere, topun sürüklenecek bir zemine ihtiyacı vardır.

Anlayacağınız futbol için her şeyden önce bir yaşam alanı, bir saha gerekir denebilir. Ondan kolay ne vardır ki zaten?

Tüm sokaklar saha değil midir? Arabaların kornalarıyla duraklayan maçlar, az işlek sokaklarda oynanmamış mıdır?

Peki ya gerçekten yeterli bir alan yoksa? Milyonluk projelerle denizi mi doldurursunuz? Trabzonspor’un yeni stadyumu gibi…

Tayland’ın Bangkok şehrinde 12 milyon kişi yaşar. Bu insanları çoğu çok dar bir alanda, düşük maliyetli gecekondu mahallelerinde ya da slum*apartmanlarda ikamet eder. Adım başı insana denk gelinen bu slumlarda, futbol oynayacak yeterli alan zinhar ve kat’a yoktur. Bu yüzden Bangkok’un Quang Huy kesiminde şekli ne olursa olsun alanlar bile açmışlardır. Genellikle yıkıntıların ve yığın çöplerin temizlenmesiyle açılan bu alanların pek çoğu dikdörtgen bile değildir. Şöyledir mesela:

*SLUM

Büyük kent merkezlerinde yer alan fakir mahallelere verilen ad. Gecekonduların aksine şehir merkezlerinin etrafında değil, bizzat içinde yer alırlar.

Sağdaki posterin burada ne işi olduğunu sorabilirsiniz? Ben de size şunu hiç düşündünüz mü diye sormak istiyorum:

Mad Max evreninde su sporları yapmak nasıl bir şey olurdu?

Bildiğiniz veya bilmediğiniz üzere Mad Max filmi, nükleer bir felaket sonrasını anlatan distopik bir evrende geçer. Bu evrende su her şeydir. Suyu elinde tutan Valhalla’nın kapısının anahtarını da elinde tutuyordur. Anlayacağınız bir su sporcusuysanız eldüljansınız en itibarlı kimsedendir ve Cennet’in en makbul yeriyle müjdelenmişsinizdir. Ateistseniz de zaten, pekala mevcut dünyada kral gibi yaşıyor-
sunuzdur.

Bir de tam zıddı var bu sorunun. Mad Max gibi suyun az mı az olduğu bir evrenin tam tersine, suyun bol mu bol olduğu bir evrene gitsek peki? Söz gelimi Waterworld (Su Dünyası) evreninde reenkarne olsak…

Waterworld filmi, uzak bir gelecekte geçer. Küresel ısınma sonrasında her yerin su olduğu post-apokaliptik bir distopyadır. Bütün karaların sular altında kaldığı bu dünya, elbette su sporcuları için doğal bir habitat gibidir. Bu yüzden böyle bir dünyada su sporu yapmanın nasıl bir şey olacağını sormak biraz tuhaf kaçacaktır. O halde soru şudur:

Böyle bir dünyada futbol oynamak isteseniz, nasıl ve nerede oynardınız?

Sene, 1986. Yer, Tayland, Phang Nga eyaleti, Koh Panyee adası.

Tayland anakarasından aşağı yukarı 6 kat masraflı elektrikle çalışan televizyondan izledikleri futboldan etkilenen köyün çocukları futbol oynamaya heveslenir. Koh Panyee (Bayrağın Adası) bir balıkçı köyüdür. Bir avuç kireç taşının eteğine kurulmuştur, Endonezya’dan göç edip yerleşecek bir yer arayan birkaç Malay balıkçı tarafından, bir kaya parçasına bayrak dikmesiyle. Balıkçılık ana geçim kaynağıdır ama kendilerine yetecek kadar tarımı da yine su üstünde yaparlar ki buna hidroponik tarım denir. Çünkü tarım yapacak yeterli toprak yoktur, kaldı ki futbol oynayacak bir saha olsun.

Fakat çocuklar futbol oynamayı istiyor, hayal ediyorlardı. Belki yeterli alan yoktu ama bir şeyi suda nasıl yüzdüreceklerine ve su üstünde yüzen bir yaşam alanının nasıl inşa edilebileceğine ilişkin tecrübeye sahipti adalılar. İşte Panyee FC, bu yetersizliklerden, bu hayallerden ve bu tecrübelerden doğmuştur. Ve top da böylece kendine bir yaşam alanı bulabilmiştir. Sürekli suya kaçtığı, çivilerin her daim orada olduğu tahtadan bir yaşam alanıdır onunkisi.

Tayland, Phang Nga, Koh Panyee, Sal Saha
(Not: Görselde uzakta kalan yeşillikler, bungalov ormanıdır.)

Bu ilk sal sahanın yapılmasından sonra profesyonel futbolcular çıkardı, Kho Panyee. Onlardan biri olan Watcharapong şunları söyler sonraları bir röportajında:

Watcharapong:

İnsanlar bizim Futbol oynayacak bir sahamızın bile olmadığını söylüyorlar. Nasıl olur da iyi futbol oynayabilirdik ki bu şartlarda? Fakat Bu, küçük bir topluluğun diğerleriyle rekabet edebileceğini kanıtlamamıza engel değildi.

Sahi futbol oynamak, spor yapmak ya da gönül verdiğim herhangi bir şeyi yapmak için ne gerekliydi?

Sadece bir dürtü. İmkansızlıklarla örtülü olsa dahi, küçük bir düş, umut dolu bir dürtü işte.



Plase:

Total
0
Shares
Önceki Yazı

3 | Yüzde Yüz Futbol

Sonraki Yazı

Romelu Lukaku: Söyleyecek Bazı Şeylerim Var

Bunlar da ilgini çekebilir