Lillard ve Sesi: Dame D.O.L.L.A

Allen Iverson, Shaq ve Kobe Bryant… Hayır, en sevdiğim basketbolcuları saymıyorum, bu isimler “Rap Oyunu”na girmeye çalışmış ve görece başaramamış NBA yıldızları. Damian Lillard ise bu konuda onlardan biraz farklı…

Takvimlerin yaprakları 2016’nın yaz aylarını gösterirken pusula, Kuşadası’nda kenarda kalmış bir sahil sitesinin üstündeydi. Bu yazının yazarı olan ben, yaz mevsimi boyunca bu sitede ikamet etmekteydim ve aşık olmuştum. Hem de iki kişiye! Beni hemen yargılamayın, aşk komplike bir duygudur; zamanı ve hedefini her zaman seçemeyiz. Ahlaki ikilemlerin içindeydim ben de tabii ki ama bu duruma yardımcı olamıyordum. Aşkımı yönelttiğim iki kişiye gelirsek, ne güzel hadiselerdi onlar! İkisi de adeta birer sanat eseriydi. Cennetten kopmuş iki küçük parça gibiydiler. Onları asla bir kenara atamıyordum, atsam bile beni tekrar arayıp bulacaklarını biliyordum. Bu iki aşkım maalesef ki, müzik ve basketboldu. Bu iki aşkın kesiştiği yerde ise Lillard olacaktı.

Liseye giriş sınavının sonrasında görece başarılı olmamla birlikte artık bir telefon sahibi olmuştum ve çoğumuzun muzdarip olduğu telefon bağımlılığının ilk tohumlarını atıyordum. Ama bu elektronik aygıttan memnun olmamın en büyük sebebi artık müzik dinlemek istediğimde; önce Youtube’den bir şarkı linki kopyalayıp sonra onu çeşitli dönüştürücülerle sadece bilgisayarda dinleyebileceğim hale getirip öylece dinlemek zorunda kalmayacaktım. Artık mutluydum, sanırım. İlk aşkım müzikle alakalı hikayemi anlattıktan sonra, basketbola olan aşkıma geçeyim.

Önceki sene okul takımına girmiştim ve şampiyon olduğumuz turnuva boyunca yaklaşık 5 (beş) dakika süre almıştım. Büyük katkı verdiğim bu şampiyonluktan sonra basketbol aşkım tabii ki de sona ermedi. Akranlarım havuz başında keyif yaparken bendeniz, bu yazlık sitede bulunan basketbol sahasında şutlar atıyordum ve top kontrolü yeteneklerimi geliştirmeye çalışıyordum. Bir gün, izlediğim bir videodan sonra aklım resmen başımdan gitti. Bu video, Lillard’ın Houston’a karşı attığı “game winner” şutun videosuydu. Atışın her anı o kadar özeldi ki, bu videoyu abartısız 50 kere izledim ve tabii ki sadece benim oynamaya gittiğim basketbol sahasında aynı şekilde atmaya çalıştım. Sadece mutluydum (sanırım) ve kendi kendime eğleniyordum.

https://youtube.com/watch?v=mejFtEY5faU%3Fwmode%3Dtransparent%26rel%3D0%26feature%3Doembed

Bütün bunlardan yaklaşık 2 3 ay sonra, hikayenin benimle alakalı kısmı sona erdi. Evet, Lillard aynı zamanda bir rap sanatçısıydı ve ben bunu o zaman öğrenmiştim. Bu iki aşkım nasıl daha iyi bir şekilde bir araya gelebilirdi ki? Ben de siz benim basit yaşamımı dinlerken daha fazla sıkılmayın diye Spotify’a girdim ve Dame D.O.L.L.A’nın evrenine dahil oldum.[1]

THE LETTER O VE BIGGER THAN US

İlk dinlediğim şarkı, “Bigger Than Us” oldu. Lillard ve Paul Rey’in düet yaptıkları bu şarkı, Rey’in kısımları ve melodisi sayesinde dinlenmesi kolay bir şarkıydı. Bunun yanında sözlerinin ırkçılığa ve ayrımcılığa atıfta bulunmasıyla da oldukça anlamlıydı.

Lillard’ın ilk albümü ise 2016’ta çıkış yapan “The Letter O” idi. Albümdeki şarkıların arka planında sürekli çalmakta olan piyano melodileri ilk dikkat çeken özellikti. Bu albümde Lillard, oyuncusu olduğu Trail Blazers’ın efsanesi Bill Walton’a selam çaktığı bir şarkı ve benim kişisel favorilerimden olan “Loyal To The Soil” da var. Lil Wayne’le düet yaptıkları “Loyal To The Soil”, Lillard’ın her zaman üstüne bastığı “köklerine bağlı olma” görüşünü yansıtması açısından da ayrıca önemli. Albümde dikkat çeken bir diğer şarkı ise “Wasatch Front”.

Albüm, Amerika Billboard Listesinde 119. sıraya kadar yükseldi ve görece başarılı bir albüm oldu. Başarısız basketbolcu-rap sanatçısı örneklerini de göz önünde bulundurduğumuzda, hiç de kötü bir çıkış albümü değildi diyebiliriz.

CONFIRMED VE BIG D.O.L.L.A

İlk albümün çıkışından 1 sene sonra, CONFIRMED albümü yayınlandı. Sound olarak bu albüm de ilkinden pek farklı değildi. Ses ile pek fazla oynama yapılmayan, beatin basit tutulduğu ve sözlerin öne çıktığı bir albümdü. Buna karşın dinlenebilirlik açısından ilkinden daha ileride bir çalışmaydı. Öne çıkan şarkılar ise, Lillard’ın ailesine ve “yakın çevresine” duyduğu bağlılığı anlatan “Members Only” ve yine Lil Wayne ile düet yaptığı “Run It Up” oldu.

Şu anlık Lillard’ın son albümü olan ve 2019’da çıkan BIG D.O.L.L.A. ise belki de onun yaptığı en iyi albüm. Dinlenebilirlik açısından diğerlerinden çok daha yumuşak olan bu albüm, yine de Dame’nin sorunlarını anlatmaktan geri kalmıyor. Bu albümde ise ortaklık yapmayı sevdiği Lil Wayne ile yaptığı “Sorry” ve kalabalık bir kadroyla ortaya çıkardığı “Money Ball” öne çıkan şarkılardı.

Bu albümlerin arasında çıkardığı teklilerden göze çarpanlar ise Kobe Bryant’ın anısına Snoop Dogg ve Derrick Milano ile işbirliği yaparak çıkardığı “Kobe” ve çok sevdiği Oakland halkına ithafen yaptığı “Home Team” olarak sıralanabilir. Ayrıca “Home Team”in Lillard’ın da en sevdiği şarkı olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Genel bir bakış ortaya koymak gerekirse, kültürel sebeplerden de dolayı NBA oyuncularının özellikle rap müzikle uğraşmaları çok alışılmadık bir durum değil. Ama Lillard’ın Instagram hesabından bile görebileceğiniz üzere, bir duruşu ve hayat görüşü var. Bu yüzden şarkılarına bir göz atmak isterseniz, sanat ve doluluk açısından kesinlikle hayal kırıklığına uğramayacaksınız.

Çünkü dinlenilmek benim de hakkım. Benim bir sesim var!

Tom Hooper, The King’s Speech (2010)

Hayatta hepimiz duyulmak isteriz. Düşüncelerimiz vardır ve karşı konulamaz bencilliğimizden dolayı, bu düşüncelerin başkaları tarafından da duyulmasını ve benimsenmesini isteriz. Eğer bu düşünceler gerçekten evrensel ve bağ kurulabilir düşünceler ise bir sanatçı olur çıkarız. Damian Lillard da tam olarak bunu yapmaya çalışıyordu. O dünyaca ünlü bir basketbolcu olabilir, ama aynı zamanda sadece müzik yapmak ve bu yolla düşüncelerini de aktarmak isteyen biri. Ve bunu gerçekten iyi yapıyor.

14 yaşımdayken, büyük ihtimalle ben de sadece aynı şeyleri istiyordum. Düşüncelerimin duyulmasını ve benimsenmesini istiyordum. Aradan 5 sene geçtiğinde bunu ne kadar yapabildim, bilemiyorum. Fakat bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, belki de bir nebze yapmışımdır ve insan olarak sahip olduğumuz bu basit isteği birazcık da olsa gerçekleştirebilmişimdir. Sesimi duyurmak için bana yardımcı olduğun için teşekkürler, Damian. Her zaman topraklarıma sadık kalacağım!

[1] D.O.L.L.A: Different on Levels the Lord Allows

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın
Önceki Yazı

Albert Camus: Kalede Bir Filozof

Sonraki Yazı

Atatürk Hangi Takımı Tutardı?

Bunlar da ilgini çekebilir