Karim Benzema – Algılar, Seçimler ve Kimlikler

Karim Benzema ve onun hayatında belki isteyerek belki istemeyerek yüklendiği kimliklerinin öyküsü. Plase Dergi okurları için Alper Erdem’in kaleminden. 


Birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.

Dino Buzzati, Tatar Çölü, Sayfa 193

Varsayalım yolda yürüyorum ve kimliklerimizi deşifre etmekle görevli bir memur tarafından el işareti yapmak suretiyle durduruldum. Memur, her zamanki otoriter ses tonuyla (sanıyorum bu tip memurlukta olmazsa olmazlardan biri bu, tabii bir de KPSS şartı) “kimlikler lütfen” diye beni ikaz etti. Elbette diyerek başladım kimlikleri eline saymaya.

Bu vatandaşlık kimliğim, bu evlat kimliğim, bu arkadaş kimliğim, bu dost kimliğim, bu yazar bu da editör kimliğim… Buna benzer onlarca kimliği önüne serdikten sonra memur hepsini incelemeye koyuldu. Birini tanımak için tüm kimlikleri bilmelisin dedim ona. Sadece bir kimlik yok çünkü. Sadece bir ben yokum.


Elbette yukarıda bahsettiklerimin hepsi kurgu. Zira ne yazık ki insanlar bir diğerini tanımak için bu kadar çaba sarf etmekten acizler. Belki de bu yüzden dünya, kimsenin kimseyi gerçekten tanıyamadığı ve bu yüzden birbirlerini anlayamadıkları bir yer. Peki neden böyle? Bu sorunun cevabını düşünürken karşıma çıkan fevkalade bir tanım oldu. Çünkü insanlar birer “bilişsel cimri”dir diyor tanımda.

Yani insan beyni her zaman için en kısa ve en kestirme yollardan bilgiyi işlemek ister (Dönmez, 1992: 132). İşte bu yüzden de sınıflandırmaya ve genellemeye eğilimlidir. Mesela, Lyon’un banliyölerinden biri olan Bron-Terraillon’un ara sokaklarında top oynayan Cezayir asıllı Fransız çocuk için beynin çalışma sistemi şudur. Futbolcu, Cezayir asıllı ve Fransız. Bu cümleleri okurken hepimizin aklına girmeye çalışan 10 numaralı bir futbolcu var sanki değil mi?

Halbuki o çocuğun hikayesi 10’dan tamamen farklı. Bu yazıyı yazarken gelin Moliére’den ders alarak cimriliği bir kenara bırakalım ve Karim Benzema karşısında kimlik memuru rolüne bürünelim ve onun hikayesinden kimliklerini çekip çıkaralım.

Karim Benzema Bir Evlat.

Karim Benzema Lyon’da, Hafid ve Wahida çiftinin çocukları olarak dünyaya geldiğinde hepimiz gibi öncelikle “evlat” kimliğini kazandı. “Her şeyin başladığı yer” olarak tanımladığı Bron – Terraillon, bir çocuğun büyümesi için pek elverişli koşullar sağlamıyordu. 1960’lı yıllarda göçmenlere barınma alanı olarak inşa edilen Bron- Terraillon’un kule gibi büyük ve hissiz blokları, Karim Benzema 8 yaşına geldiğinde ona ve ailesine ev sahipliği yapacaktı. Her köşe başından farklı bir suçun ve tekinsizliğin nöbet tuttuğu bu yer 8 yaşındaki bir çocuk için pek de uygun sayılmazdı.

Hafid Benzema, oğlunun pisliğe bulaşmaması için tüm otoritesini ve disiplinini kullanmak zorunda kaldı. Evlerinin kağıt inceliğindeki duvarları ona, oğlunu sokaktan korumak için dikkatli olması gerektiğini hatırlatıyordu. Belki de bu yüzden çok disiplinli ve korumacıydı. Evde köpük toplarla oynayan oğlunu büyük bir ciddiyetle izliyor, ağaçtan direklerin arasında futbol oynarlarken bile ona daima ciddi olması gerektiğini söylüyordu.

Karim Benzema için aile çok önemliydi. Bir evlat olarak onları gururlandırmak istemesinin yanı sıra Benzema, ailesine değer de veriyordu. “Her zaman herkese yardım etmek, herkesin yanında olmak istedim. Çok küçüklüğümden beri. Bence hepimizin ailemize ihtiyacı var. Onlara yakın olduğunuzda her zaman daha iyidir.”

Buna karşın tüm aile fertleri arasında babasıyla olan ilişkisi farklıydı. Babasından daima disiplin ve otorite görmüştü. Bu durum onları sıcak bir baba – oğul ilişkisinden uzaklaştırmıştı. Kasım 2017’de Les Inrockuptibles’ye verdiği röportajda o günleri şöyle anlatıyor Karim Benzema:

“Zor bir yerden geldim ve babam her zaman benim arkamda olduğu için şanslıydım. 18-20 yaşlarıma kadar, aramızda fazla sıcak olmayan bir ilişki vardı. Erken yaşlarda futbol oynamaya başladım. Bizim mahallemizde statlar yoktu. Top oynayacak yerler de çok yoktu. İki büyük ağaç, bizim için bir kale olurdu.”

Karim Benzema

Babasının bu ilgisi Karim Benzema için hem bir lütuf hem de bir cezaydı. Lütuftu zira bu sayede Bron – Terraillon’da kendini kaybetmemeye başarmıştı. Cezaydı, çünkü belki de babasının korumacılığı yüzünden arkadaş seçimi asla onun en iyi özelliklerinden biri olmayacaktı.

Karim Benzema Bir Arkadaş

karim benzema

Henri Tajfel ve John Turner’in ortaya attığı Sosyal Kimlik Kuramı’na göre bireyler kendilerini dahil oldukları sosyal grubu dikkate alarak tanımlarlar. Bunun bir sonucu olarak ise kendilerini içinde bulundukları sosyal grupla özdeşleştirerek sosyal kimliklerini oluştururlar. Sosyal kimlik, kişisel kimlikle benzer özellikler taşıyabileceği gibi bundan tamamen farklı da olabilir.

Karim Benzema, sekiz yaşındayken katıldığı SC Bron Terraillon Perle takımında futbol oynamaya başladığında işin ciddiye bindiğini anlamıştı. O artık evin çevresinde top oynayan çocuk değildi. Profesyonel futbolculuğa ilk adımını atmıştı. Çok geçmeden sahip olduğu yetenekler sayesinde Fransa’nın en büyük akademilerinden biri olan Olympique Lyonnais’e katıldı.

“Kendine güveni olmayan tombul ve utangaç bir çocuktu. Topluluk içinde kolaylıkla fark edilmez, hiçbir zaman dikkatleri üzerine çekmezdi. Grupla kendini çok iyi bir şekilde bütünleştirirdi. Her zaman sevilen ve baş belası olmayan bir çocuktu. Onun için sorunlar çocukluk arkadaşlarıyla birlikte olduğunda başlıyordu.”

Robert Valette

Günler geçiyor ve Karim Benzema, sahada yaptıklarıyla onu izleyenleri kendine hayran bırakıyordu. 18 yaşına geldiğinde OL formasıyla ilk lig maçına çıkmış ve daha ışıltılı bir dünyanın kapılarını açmıştı. Tüm bu süreç boyunca Bron – Terraillon yıllarından beri en yakın arkadaşı olan Zenati’yi de etrafından hiç ayırmamıştı. Benzema’yı tanıyan herkes öyle ya da böyle Zenati’yi de tanıyordu. Zenati, bazen şehrin 30 kilometre ötesindeki L’Imprevu gece kulübünde Benzema ile birlikte görülüyor bazen ise otoyolda aşırı hız yüzünden durdurulan aracından çıkan kenevirle gündeme geliyordu.

Bütün dünya ona tersini söylese de Benzema, Bron’daki bağlarından ve çocukluk arkadaşlarından asla vazgeçmiyordu. Onlar, babasının korumacılığıyla ördüğü fanustan onu kurtaran dostlarıydı. Menajerliğini yapan Karim Djaziri ve oyun arkadaşı Zenati ise bu dostların en değerlileriydi. Karim Benzema, her şeye rağmen dostlarına sadıktı.

Karim Benzema Bir Hain

4 Kasım 2015’te Fransız polisinin Karim Benzema’yı gözaltına aldığı haberi klişenin tam anlamıyla gündeme bomba gibi düştü. Benzema, yakın arkadaşı Karim Zenati ile birlikte Fransız milli oyuncu Mathieu Valbuena’ya şantaj yapmakla itham ediliyordu.

İddialara göre Karim Zenati ve Benzema, Valbuena seks kasetini elinde bulunduran bir çeteyle iş birliği yapmış ve Valbuena’yı bu çeteye para vermesi için ikna etmeye çalışmıştı.

Elbette tahmin edileceği üzere bu gelişmelerin ardından kıyamet kopmuş ve Fransız medyası başta olmak üzere tüm spor medyası bu olayın üzerine gitmişti. Çoğu kişinin gözünde Karim Benzema, aynı soyunma odasını paylaştığı arkadaşına şantaj yapacak kadar alçalmıştı. Konunun muhatabının Fransa Milli Futbol Takımı’nın ve Real Madrid’in en büyük yıldızlarından biri olması da bu anlamda meselenin haber değerini arttırıyordu.

Siyaset ve spor dünyasından birçok kişi olaya müdahil oluyor ve Benzema üzerine fikirler beyan ediyorlardı. Öyle ki dönemin başbakanı Valls, Benzema’nın gençler için kötü bir örnek oluşturduğunu söyleyerek onun milli takımda işi olmadığını söylemişti.

Sonuç olarak Fransa’da yapılacak 2016 Avrupa Şampiyonası öncesi Karim Benzema’nın milli takıma alınmayacağı açıklandı. Kararın altında teknik direktör Deschamps’ın ve federasyon başkanı Graët’in imzası vardı:

“Sportif başarı Fransa milli takımına seçilmek için gerekli ancak yeterli değildir. Beraberliği bozmayan davranışlar sergilemek, örnek olabilmek de dikkate alınan özelliklerdir.”

Bu açıklamaya karşın Benzema ise tepkisini şu sözlerle dile getiriyordu:

“Deschamps’la aram iyi, başkanla ve herkesle… Bu sadece onların kararı değil, biliyorsunuz Fransa’da aşırı sağ parti yükselişte. Şimdilik sakinim, kulübüme odaklanmış durumdayım. Fransa ise bana karşı haksızlık yaptığını anlayacak. Şüphesiz ki yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biri. Fransa’da beni, ailemi, çevremi hep eleştiriyorlar, kötü bir insan olsaydım buralara gelemezdim. Lyon’da 5 yıl, Madrid’de 7 yıl… Eğer bir gün geri çağırırlarsa, problem yok giderim, futbolu seviyorum.”

Benzema’nın dediği oldu. 18 Mayıs 2021 yılında açıklanan Euro 2020 kadrosunda Benzema’nın da adı vardı.

Hepsinin Birleştiği Nokta: Bir Yıldız.

2009-2010 sezonu başında, Steve McManaman orada oynadığı günden beri taraftarı olduğum Real Madrid’in transferleri göz kamaştırıcıydı. Başkan Florentino Perez, ikinci Los Galacticos dönemini başlatmak için efsanevi Cristiano Ronaldo’yu ve Milan’ın altın adamı Kaka’yı Madrid’e getirmişti. Bu transferler benim gibi bütün Real Madrid taraftarlarını kendinden geçirirken, o sezon Madrid’e gelen genç Fransız itiraf edelim ki çoğumuzun dikkatini dahi çekmemişti.

Karim Benzema, 2021-2022 sezonunun 6. Haftasında Mallorca ağlarına bıraktığı golle Real Madrid kariyerindeki 200. La Liga golünü atmayı başardı. Genç bir adamken girdiği Real Madrid’de hissettiği baskıyı, dünyanın herhangi başka bir yerinde hissedemeyeceğini biliyordu. Tartışmasız mükemmellik. Real Madrid’in futbolcularında aradığı şey tam olarak buydu (en azından bir zaman öncesinde kadar öyleydi).

Cristiano Ronaldo ile oynadığı yıllar boyunca Benzema her zaman için görevini tam anlamıyla yapan bir tamamlayıcı olarak görülmüştü. Her sezon başında konuşulan üst profil forvet transferi tartışmaları maçlar başladıktan sonra yerini, Benzema’nın performansına yönelik övgülere bırakıyordu.

Real Madrid’de 12. Sezonuna girerken şimdi ondan takımın en üst düzey yıldızı olarak bahsediliyor. Cristiano Ronaldo’nun ayrılığı sonrası dümene geçen Benzema, attığı gollerle her maçta bir kez daha dünyanın sayılı forvetlerinden biri olduğunu kanıtlıyor.


Varsayalım yolda yürüyen birini gördüm ve onu el işareti yapmak suretiyle durdurdum. Sesimi otoriterleştirerek “kimlik lütfen” dedim ve elime saymaya başladığı kimliklere birer birer baktım. Evlat, arkadaş, hain, yıldız ve daha nicesi… Hepsi sensin, evet. Buna karşın sen, seni nasıl algılamak istiyorsam o’sun aslında dedim karşımdaki adama. Usulca o an kimi görmek istiyorsam onun kimliğini seçtim ve ekledim: sadece bir kimlik yok. Sadece bir sen yoksun.

Ün, anlaşılmamanın bir türü, belki de en kötüsüdür.

Ficcionnes, Hayaller ve Hikayeler, Sayfa76
Total
0
Shares
Bir yanıt yazın
Önceki Yazı

Newcastle United: Meşruiyeti Satın Almak

Sonraki Yazı

52 | kaos futbolu (part 1)

Bunlar da ilgini çekebilir
Daha

Nicolò Barella

Nicolò Barella, 7 Şubat 1997 tarihinde İtalya’nın Cagliari şehrinde dünyaya geldi. Futbola doğduğu şehrin altyapısında başlayan Barella, ilk profesyonel…